2.4

32K 2.6K 979
                                    

Medya: Deli Polat :)

Gençler, bu bölümde kalbinize hakim olun <3

Yazar

Balın koşmaktan ağrıyan küçük bacaklarını dinlendirmek için, kocaman gövdesi olan çınar ağacının altına oturdu. Koşarken arasından geçtiği çalılardan dolayı bacaklarına bir sürü diken batıp çizmişti. Bacaklarında çizgiler helinde oluşmuş kanlar, beyaz elbisesine bulaşmıştı hep.

Sinirle küçük kaşlarını çatarak, keşanının altından fırlayan bir kaç tutam kıvır kıvır saçlarını eliyle geriye attı. Gözleri birden bire dolmuştu şimdi. Dizleri bahanesiyle hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Abilerini gördüğü zaman kalbi çok kırılmıştı, henüz çok küçüktü fakat annesinden başka birileri kendisine değer verince çok çabuk bağlanmıştı. Haliyle kıskanıyor, başka kızlarla ilgilenmesinler istiyordu. Burnunu çekerek dizlerine üfledi. “Saten men çok iyiyim ki! Men daha güzelim ki!” ağlaması dinmezken, ayağına giydiği küçük sandeletleri çıkarmaya çalıştı.

Çıkaramayınca daha çok ağlamaya başladı bu kez. Annesinden ayrılmanın verdiği sinir bozukluğuyla duygu boşalması yaşıyordu. Annesi yanında olaydı onun koynuna sokulurdu. Sonrada saatlerce uyurdu orada.

“eey! iyi misin da?” dedi bir ses. Korkuyla yerinden hoplarken, hızla ayağa kalmaya çalıştı. Hala ağlıyordu fakat korktuğu için arada bir nefesleniyorduda. Kafasını sağa çevirdi, sola çevirdi fakat kimseyi göremedi. “Yukarıdayım sarışın! Bak hele bana!” Balın kızarmış gözlerini havaya dikti. Hemen oturduğu çınar ağacının yanında, başka bir ağaca çıkmış erik yiyen çocuğu gördü. Yarısına kadar yediği erikleri fırlatıp duruyordu yere. Abileri kadar yakışıklı bir çocuktu ama yaptığı hareket sinirlerini bozmuştu.

“Iyy iğlenç! Tafama atma piş çocuk!” dedi sinirle. Çocuk, Balını güldürmek için bir kaç ısırılmamış eriği ona fırlattı. “Ne kadarda nazlısın, erik attım taş değil! Sanki kafan yarıldı.” oturduğu yerde gülerek kucağına doldurduğu eriklerden birini daha fırlattı.

Balından hemen hemen üç dört yaş büyüktü. Yaşına görede iri yarıydı. Kara kaşlı, kara gözlü esmer tenliydi. “Oyaya yasıl çıktın? Düşelsin, canın acıl!” dedi Balın hıçkırarak. Yere ayakları üstünde otururak kafasını dizlerine yasladı. Ellerini de dizlerine sararak daha çok ağlamaya başladı. Çocuğa seninle evleneceğim diyemeyecek kadar kötü hissediyordu.

“Uyy, kız nazlı ne diye ağlarsın ikide bir!? Biri sana bir şey mi etti?” çocuk koruma içgüdüsüyle, kucağındaki erikleri umursamadan ağaçtan inmeye çalıştı. Kolları bir kaç kere sürtünsede, hiç aldırış etmeden bir kaç santim kala bıraktı kendini aşağıya.

Ayağa kalkıp ellerini silkeledi. Daha sonra dizlerinide silkeleyerek doğruldu. Minik kız hala ağlıyordu deli gibi. Yavaşça yanına yaklaşıp eğildi, elleriyle tutup kaldırmak istedi kızı ama avuçları ve kıyafetleri kirli olduğu için dokunmaya kıyamadı.

“Bak bakayım bana, hadi da! Aç yüzünü de görelim gül cemalini!” Rizenin delisi, büyüyünce kabadayı olmak isteyen psikopat Polat, nereden öğrendiği meçhul olan sözleri minik kızın üstünde deniyordu. Yeni gördüğü kızın buralı olmadığını çok net anlamıştı. O; buradaki herkesi tanırdı.

Balın yavaşça kaldırdı kafasını, masmavi gözleri kıpkırmızı olmasına rağmen hala ışıl ışıl bakıyordu. O an, küçük çocuk için milat oldu. Minik kızın Karadenizin hırçın dalgalarını içinde saklayan gözleri koyu bir maviye boyanmıştı. “Anam doğru demiş, melekler varmış sahiden.” dedi büyülenmiş sesiyle. Sahiden büyülenmişti. Hiç kimseye gülmeyen çocuk, minik kızın mavi gözlerini gördüğü anda yüzünde kocaman bir tebessüm büyüttü.

BalınWhere stories live. Discover now