11

5.7K 509 136
                                    

Tren son hızla karanlığın içinde ilerlemeye devam ederken bu sefer düşündüğüm tek şey Aziza değildi. O da vardı elbette ama bana bakan bu adamın söylediklerinin ya da söyleyeceklerinin ilk defa Aziza'nın önüne geçtiğini fark ettim. Yanımdan kalkıp karşıya, tekrar eski yerine oturmuş, sessiz sessiz beni izliyordu.

''Artık konuşacak mısın?''

Avucundaki kolyeyi masanın üzerine bıraktı ve ellerini önünde birleştirip bana doğru eğildi. Başını olumlu anlamda salladı ve sonra kendine bir sigara sarmaya koyuldu.

Yanımıza alacağımız fazladan tek eşya olmalıydı ama tütün sarma kabını da sokmuştu içeriye. Kim bilir hangi üçkağıtla...

Ağzının kenarına yerleştirip yakmadan yüzüme bakmaya devam etti. Sonra masanın üstündeki kendi kolyesini gösterdi.

''Bir tarihi eser soygununda çaldıklarımın arasından çıktı.''

Karnıma ağrılar girmeye başlamıştı bile. Onu bölmek istemiyordum.

''Çok kıymetli bir kutunun içinde bir günlük, birkaç mücevher ve bu kolye bulundu işte. O zamana göre çok değerli olduğu söylendi ama 2145 gibi bir yılda tahmin edersin ki hiçbir değeri yoktu. Mücevherleri ortağıma bıraktım.'' Derin ve içli bir nefes verdi ve nihayet sigarasını yaktı. ''Günlükle bu uyduruk kolyeyi de ben aldım.'' Bir tepki vermemi istiyormuş gibi kafasını kolyeden kaldırıp bana baktı. Devam etmesi için elimle bir işaret yaptım.

''Günlük, muhtemelen iki yüzlü yıllardan kalma bir mezardan çıkmıştı, bir imparatorun karısına aitti. Kolye de öyle.'' İşaret parmağını bana doğrulttu. ''Yani sana.''

Kalbim deli gibi çarpıyordu. Beni bırakacakları yıldan mı kalmaydı yani? Ben bir imparatorun karısı mıydım?

''Bundan nasıl emin olabilirsin? Yani evet, bu kolye benim ama ya gittiğim yerde bunu benden pekala almış olabilirler.''

Daha lafımı bitirmeden başını iki yana sallamaya başlamıştı. ''Biliyorum çünkü o günlüğü okudum.'' Sigarasının külünü masanın üstüne döktü. ''Dili o zamandan kalmaydı tabii ama bir arkadaşım bu işte ustadır. Bizim ekipten.'' Yutkundu. ''O günlüğü çevirip bana verdi. O kelimelerin sana ait olduğuna artık eminim. Trene girdiğim an anlamalıydım aslında...''

''Saçmalıyorsun, inanmıyorum sana. Şimdi bir hikaye uydurdun işte.'' kollarımı bağlayıp geriye yaslandım ama doğru söylediğini biliyordum.

''Günlüğü her gece okudum, tuhaf bir şekilde hiç görmediğim bir kadına karşı bir bağ, yakınlık hissettim. Köle olarak geldiği sarayda küllerinden doğan bir kadın. Öncesini kimse bilmiyor. Çok yalnız ve güçsüz olduğunu yazıp duruyordu ama...''

''Ama ne?''

''İmparator genç yaşında ölüp gitmişti. Günlük de bir yerde son buluyordu tabii, defterin kalanı boştu. Kadın, o dünyaya yabancı olan o kadın, yani sen, yeni hükümdardı ve biraz araştırmadan sonra sınırları ne kadar genişlettiğini gördüğümde ona olan hayranlığım daha çok arttı.''

''Başka ne yazıyordu o günlükte? Bu trenden bahsetmiyor muydu, Aziza'dan ya da ne bileyim...''

''Aziza, kardeşinin adı. Tabii ya, o harf ona ait!'' Çok gizli bir şey bulmuş gibiydi. ''Senindir diye düşünmüştüm.'' Ondan bir cevap bekleyen yüzüme baktı. ''Yönetme biçimleri, savaş teknikleri, müthiş bir tarih bilgisi... Sanki tüm yılların krallarını, savaşçılarını analiz etmiş de ona göre davranıyormuş gibiydi. Onun gelecekten gittiğini anlamış olmam gerekirdi.''

ZAMAN TRENİحيث تعيش القصص. اكتشف الآن