XII. unutmadan yazmam gerek

2.3K 252 23
                                    

Çok garip bir şey oldu.

Sabah olduğunda, biz Sarmad'la hükümdarı mutlaka ağırlamak istediğini söyleyen, köyün en varlıklı evinde kalmıştık, odama giren kuş sesleriyle uyandım. Dün yediğim onca yemeğe rağmen o kadar açtım ki, Sarmad'ın kendiliğinden uyanmasını bekleyemeden hafifçe dürterek onu da kaldırdım. Odaya, bizi uyandırmamaya çalışıp fısıltıyla konuşsalar da evdekilerin sesleri ve nefis kızartma kokuları dolmuştu. Ben uyandırmasam da kendisi çok uyuyamazdı yani.

Üzerimizi giyip sıcak bir kahvaltı ettikten sonra, ev halkı yedi kişiydi, Sarmad herkese tek tek teşekkür edip kalkmak istedi. Fakat evin babası olan, orta yaşlı adam utana sıkıla annesinin hükümdarın falına bakmak istediğini söyledi. Bunu söylerken kafasını öyle eğmişti ki Sarmad rahatlaması için omzuna dokundu, bir imparatordan çok dost gibiydi ve halkına çok değer veriyordu. Kabul etti ve o zaman evde sekiz kişi yaşadığını öğrendik. Adamın karısı ve beş kızının yanında, ki kızlar çok güzeldi ama bu detay önemsiz, yaşlı bir annesi vardı. Adam, annesini alt kattan bir odadan kolundan sıkı sıkı tutarak getirmişti. Yaşlı kadın sandalyeye oturup işlemeli bastonunu kenara bıraktı. Başına beyaz, tül bir örtü örtmüş, ellerinin tamamını etnik desenlerle doldurmuştu. Ama bundan daha garip olan bir şey vardı. Gözleri görmüyordu ve siyahlarının yerini aklar almıştı.

Sarmad'ı ilk defa kasılmış gördüm sanırım, yine de onu tanımayan biri bunu anlamazdı. Kadının önüne oturdu, bunu yapmadan önce belindeki kılıcı çıkarıp divanın üzerine koydu. Bu evdeki küçük kız için pek hoş olmamıştı sanırım, ablasının eteğine yapışıp ciyak ciyak ağlamaya başladı.

Kadın bir elini Sarmad'ın yüzüne değdirmeden çok yakınında tutarak sanki arada bizim görmediğimiz bir engel varmış gibi usulca gezdirdi.

"İmparator Sarmad," dedi minnet dolu bir sesle. "Babanız için de bakmıştım. İmparator Arash, Öyle yüce bir adamdı ki ruhu göklerde huzur bulacaktır."

Sarmad sessizliğini bozdu. "Demek babam sizi tanıyordu."

"Öyle." dedi kadın. Tuhaf bir şekilde hükümdarın karşısında devleşmişti. Ona hayranlık duymamak elde değildi. "Ben de onu çok iyi tanırdım. Ona baktığımda bir gün oğlunun yolunun buraya düşeceğini söylemiştim." Güldü. Haklı olmasının getirdiği minik bir kahkaha.

Onları köşede sessizce izlerken içimi ürperti kaplıyordu ama sebebinin evin diğer üyelerinin yüzündeki tedirginlik olduğunu zannettim. Sanki yaşlı kadın yanlış bir şey yapacakmış gibi diken üstünde duruyorlardı.

O an kafamın içi kadın eliyle Sarmad'ı boğmaya çalışsa kaç adımda kılıcı ulaşıp onu öldürürüm gibi sorularla dolsa da bunun aptallık olduğunu düşüp ana odaklandım. Yine de Sarmad'ın askerleri onu bu evde yalnız bırakmamak ve çadırlardan birinde uyumasını istemekte haklıydılar. Şimdi kapıda bizi bekliyor olmalıydılar.

"Babamın fala inandığını bilmezdim."

Kadın küçümsenmesine sinirlenmiş gibiydi, kaşları çatılmıştı. "İşim ruha bakmak. Oğlum sana bunun fal bakmak olduğunu söylemiş olmalı." Güldü, tuhaf bir gülüş. Adama kaçamak bir bakış attığımda korkuyla annesini izlediğini gördüm. Evdekilerin bu tavrı beni daha çok huzursuz ediyordu.

"İnsanların ruhu görebileceğine inanmam ben." Sarmad da tedirgin olmuş olmalıydı.

Kadın bu sefer odayı dolduracak kadar büyük bir kahkaha attı. "Sana kalsa, ben kör bir kadınım ve hiçbir şey göremiyorum oğul."

Sonra sessizlik, Sarmad, ona işini bitirmesi için izin vermiş gibiydi.

Kadın elini yüzünde uzun süre gezdirdi, bu sefer dokunuyordu. Konuşmaya başlamadan önce elini Sarmad'ın kalbine koydu.

"Şimdilik atıyor. Başka bir ruh, senden çok daha güçlü bir ruh onu alana kadar da atmaya devam edecek ama önemli olan bu değil. O kız..." Elini çekip sanki beni görüyormuş gibi işaret parmağını bana çevirmişti ama başı hala Sarmad'a dönüktü. "O kız senin sonun olacak. Güvenme."

Sarmad birden ayaklanmıştı. İçimi büyük bir korku kaplamıştı.

"Hiddetlenmeden önce dur ve düşün. Geceler üstüne serilecek, devletin elinden gidecek, seni yaşatmaya çalışan bir kadının elinde ismin kaybolup gidecek. Bir kalpte yaşayacaksın ama gelecek seni unutacak."

Sarmad kılıcını kınına koyduğu için kadın konuşmayı hızlandırmıştı.

"Bir aşık olmak bir imparator olmanın önüne geçecek. O kız bu zamana ait değil. Hiçbir zamana ait olmayacak. Hep vardı ve hep var olacak. insanların arasında her zaman yaşayacak, birinin bile ona gerçekten dokunmasına izin vermeden, yaşam son bulana kadar..."

"Yeter!" diye bağırdı Sarmad.

"Sen yok olup giderken o omuzlarında yükselecek."

Adam, annesini odadan çıkarmaya çalışıyor, küçük kız daha şiddetli ağlıyordu.

"Saçmalık! Karıma yaptığın bu saygısızlığı sırf babamın hatırı için bağışlıyorum canını..." diye bağırdı Sarmad, sonra elimi sıkıca tutup benimle birlikte evden çıktı. Çıkarken evdekilerin defalarca kez özür dilediğini sonradan fark ettim. İşte o zamandan beri de Sarmad, ağzını açıp tek kelime etmedi.

Orduyu beklemeden beni ata bindirdi ve herkesten önce yola çıktık. Fala inanmayan biri için öylesine hiddetlenmişti ki ne yapacağımı bilmiyordum. Bir süre hiç konuşmadan yol gittik, kısa bir an, at yavaşladığında başımı ona çevirip "Susadım." demekle yetindim.

İlk defa görüyormuş gibi gözlerimin içine uzunca baktı. Sonra atı durdurdu. Hava kararmak üzereydi.

Su bulup avuç avuç içtikten sonra bana çok yaklaşmayan Sarmad'a baktım. Hiçbir şey söylemeden ona sokuldum ve öfkesini alabilecekmişim gibi uzun süre ayrılmadım dudaklarından.

Şimdi bir ağacın altında, yola devam etmek için orduyu bekliyoruz.

Kadının söyledikleri beni öyle korkutuyor ki ne düşünmek ne de anlamak istiyorum ama sesi kulaklarımdan gitmiyor.

O kız bu zamana ait değil. Hiçbir zamana ait olmayacak. Hep vardı ve hep var olacak.


ZAMAN TRENİWhere stories live. Discover now