I

2.3K 212 38
                                    

Bölümler, kısa aralıklarla yayımlanacaktır. Üçüncü kısım kitabın final kısmı, şimdiden keyifli okumalar.

"Yüzbaşı Pirmin,"

Taş duvarlar bu sesle yankılanırken gün doğuyor. Bu, belki de doğan son güneş. Elbette benden sonra da doğmaya devam edecek ama gören gözler benimkiler olmayınca bunun bir önemi yok.

Gökyüzünün aldığı hafif kızıllığın, ılık esen rüzgarın tadını çıkarmalıyım ama etrafta benim yargılanmamı bekleyen bu kadar nefes varken bu mümkün değil. O yüzden yalnızca tanık kürsüsüne bakmakla yetiniyorum. Yüzbaşı, kendisi için ayrılmış demir parmaklıklı kürsüye geldiğinde kalabalıktan ıslıkla karışık bir alkış kopuyor. İlk tanık için heyecanlılar. İşte mahkeme başlıyor.

Başımı çevirip sağımda, benden yaklaşık yirmi adım ilerideki taşta oturan 9'a bakıyorum. Esmer teni gökyüzünün kızıllığıyla aydınlanıyor. Üstünde, tıpkı bendeki gibi, mahkum giysisi var. Omuz başları sert derili, toprak rengi bir kumaşı olan dikişsiz bir gömlek. Yere kadar uzanıyor, tıpkı cesede giydirdikleri gibi. Ayaklarımız çıplak. Zemin soğuk. Üşüyor olmalı. İzlediğimi fark eden gözleri hemen benimkilerle buluşuyor. Göz kırpıp gülümsüyor. Telaşlı durmuyor. Yüzünde şimdiye kadar görmediğim bir ifade var, huzurlu doğru tanım mı bilmiyorum ama bugünün anlamını bilmesem onu öyle tanımlarım. Ölüme bile alayla giden bu adam karşısında kimsenin duramayacağını biliyorum.

Sesin rahat iletilmesi için yukarıya doğru uzayan taş oturaklar tıklım tıklım dolu. Doğduğum zamanda bir okul gezisinde buna benzer bir yere antik tiyatro olarak gittiğimi hatırlıyorum. O zamanki çocuk aklım asla sahnenin ortasında, ellerim önümde bağlı olarak kısa bir zaman önceye kadar öldü bildiğim adam tarafından kendi halkımın gözleri önünde ipin ucunda beklediğimi düşünmezdi.

Sarmad, O ve benim oturduğumuz taşları ortalayacak şekilde yuvarlak sahnenin ortasında, sırtını insanların bir kısmına dönmüş olarak bizimkinden daha yüksekçe bir yerde oturuyor. Gözlerim gözlerini buluyor. Bana çok büyük bir hırsla bakıyor. Ondan korkmuyorum.

İki yanında ordunun kıdemli iki komutanı oturuyor. Sol tarafındaki tanık kürsüsünde Yüzbaşı Pirmin sabırsız bir tavırla konuşmak için mahkeme reisi olan İmparator Sarmad'dan emir bekliyor. Mahkemeyi ordunun askerleri yönetiyor, ne adalet ama(!)

Sarmad, az önce yaptığı dava açılış konuşmasından sonra biraz sakinleşmiş görünüyor. 'Bugün, güneşten önce bu iki esirin benim topraklarıma yalanlarıyla kurdukları gücü yıkmak için toplandık.' diye başlayan konuşmanın devamını duymadım, çünkü kulaklarım
hâlâ hafiften çınlıyor.

"Yüzbaşı Pirmin." Bu kez konuşan Sarmad değil, sağında oturan Komutan Sverus. "Sanık Valor'u, esir Feryal'le gören ilk kişisiniz. Olayı en başından, kendi açınızdan anlatmadan önce yemin edin."

Esir Feryal, çok değil bundan on gün önce İmparatoriçe Feryal'di. Sanık Valor, 9 numara. Hâlâ gözlerini üzerimde hissediyorum. Benim güneşi izlediğim gibi, onun da son gününde beni izlemek istediğini hissediyorum.

Yüzbaşı, mahkeme görevlisi asker tarafından ona uzatılan bıçağı alıyor ve sol avcuna derin bir kesik açarak üç damla kanı kürsüye açılmış anayasaya damlatıyor.

"Şerefim üzerine yemin ederim ki İmparator'un mahkemesinde, millet önünde doğrudan başka söz çıkmayacak ağzımdan."

Sanki sende şeref var.

Komutan Sverus başıyla onaylayarak, eliyle kürsüye vurup insanlardan yükselen sesleri bastırarak devam ediyor.

"Söz sizde Yüzbaşı."

ZAMAN TRENİΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα