çocuk ve adam

4.7K 431 22
                                    

Kapının önüne oturan küçük çocuk burnundan sızan kanı yapmaması gerektiği halde içine çekiyordu. Kapıya vuran kadını duymamak için kulaklarını iki eliyle kapadı ancak küçük bedeninin arkasında kapıyı ittirişini hissediyordu. Gücü bitene dek orada kalmalıydı, anlaşılan çok da uzun sürmeyecekti.

''Aç dedim sana şunu, bıktım be senden!''

''Defol git o zaman.'' Sessizce söylemişti bunu, annesini üzmek istemezdi.

Kadın dirseği ve dizi yardımıyla kapıyı azıcık aralamayı başarmış ve hemen odanın içine sızmıştı.

''Ne yaptın sen yine? Şu ağzının burnunun haline bak!'' Yere eğilip çocuğun yüzünü tek eliyle tuttu. ''Aptal böcek. Ne diye başka çocuklarla kavga edip durursun ki!''

Annesi için yapmıştı ama bunu söylemeye hiç niyeti yoktu. Çocuklar annesi hakkında kötü şeyler söyleyip duruyorlardı. Üstelik kızdığı şey bu değildi. Kızdığı, gerçekten sinirlenip ilk yumruğu attığı şey annesi hakkında söyledikleri her şeyin doğru olmasıydı.

''Bu sefer gerçekten sana dayanamayacağım. Kim bir çocukla hayatına devam edebilir ki! Kahretsin.'' Parmağını çocuğa doğru sallamaya başlamıştı işte. ''Yarından itibaren bu evden gidiyorsun. Bir yetim gibi büyü de gör hayat nasılmış. Bir ailen olmasın da gör.'' Zaten bir ailesi yoktu ki! Annesi buna aile mi diyordu. Çocuk yere yatıp kahkahayla gülmeye başladı. ''Ne yapıyorsun sen? Duyuyor musun beni? Bana bak! Bana bak diyorum. Aman be! Ne halin varsa gör.''

...

''Ne halin varsa gör!'' Suratına bir tokat yiyen genç adam dönüp giden kıza bakarken gülümsüyordu. Yine aynı bitmişti işte kadınları anlamak o kadar da zor değildi.

Cebine attığı elmas yüzüğü çıkarıp iki parmağını ağzına götürdü ve çok alışık olduğu o ıslığı çaldı. Ayrı arabaların arkasına saklanmış iki adam yerlerinden çıktı ve yanına gelip küfürle karışık övgüler yağdırmaya başladılar.

''Yine yaptın yapacağını be...''

''Bu seferki güzeldi be oğlum, bu kadar kızdırmasaydın ben de şansımı denerdim.''

''Sana bakar mı be! Şu karizmaya bak...''

''Hadi hadi,'' dedi sessizliğini bozup gülerek. ''Şunu halledin de iyi bir yemek yiyelim. Açım aç.''

...

''Açım.'' dedi mezarın üstüne uzanırken. ''Açım anne.''

Fena halde sarhoştu ve mezarlık bekçisi geldiğinde yine azar yiyecekti.

''Çok açım anne. Bana yemek yapsan keşke...''

Toprakta geziyordu eli.

''Yapmazsın ki. İstemezsin de... Artık istesen bile yapamazsın.''

Derin bir nefes aldı. Gecenin karanlığında üstündeki beyaz gömlek kolayca fark edilir olmasını sağlıyordu.

''Bugün bir adam babam olduğunu iddia etti. Seni sordu.''

Yutkundu.

''Bana çok bir şey söylemedi. Sadece seni sordu.''

Nefesini verdi.

''Öldü dedim anne. Suratının halini görmeliydin...''

Sırıtıyordu.

''Öldüğün için mutlu oldum anne. Özür dilerim.''

Yattığı yerden doğruldu.

''Özür dilerim.''

Sırtını mezarın mermerine yasladı ve gözlerini kapattı.

...

Gözlerini açtı ve sırtını yasladığı yerden doğruldu.

''Hey!'' diye bağırdı defalarca kez yaptığını yineleyerek. ''Bana da artık baksanıza. Açız be! Hırsız da olsa misafire yemek verilir.''

Birkaç dakika sonra adım sesleriyle parmaklıklara yapıştı. Muhafızlardan birisi gelip kilidi açtı ve ''Çık.'' dedi sakin ses tonuyla.

''Nereye gidiyoruz?''

''Şeytan cehennemi sana devrediyormuş.'' dedi aynı sakin tonla.

''Eh, maaşı iyiyse neden olmasın?''

''Kes sesini de yürü. Bir daha seni burada görürse trende bulacaksın kendini.''

...

''Oğlum tek başına suçu üstüne almak nedir? Trende bulacaksın kendini?''

''İsteği de o zaten.'' dedi sarışın olan.

''Ne?'' dedi diğeri gözlüklerini düzeltip.

''Bu bencil piç bizim için mi tehlikeye attı kendini sanıyorsun?''

''Ya ne için?''

''Aşık da ondan.''

Adam onları sessizce dinlerken avcunda kolyeyi sıkıyordu.

''Ne aşkı, ne zırvalıyorsun?''

''Aynı tepkiyi ben de verdim kardeşim. O kadar kızın hayatını mahvedip hiç görmediğin ve görmeyeceğin birine tutulmazsın. Biz de bunu akıllı bilirdik?''

''Ne diyor bu?'' dedi gözlüklerini düzeltip.

''Haklı.'' Dedi yalnızca ve kolyeyi gösterdi. ''Sadece şansımı deniyorum.''

ZAMAN TRENİWhere stories live. Discover now