BÖLÜM 1

199 57 293
                                    

Sıcak ve sisli bir İstanbul sabahıydı. Alarmımın sesiyle polis merkezine gitmek için yatağımdan erkenden kalktım.

Ben kim miyim? Polis merkezinin kural tanımaz polisi Timur KILIÇ. Yapılı, Esmer denebilecek kahverengi gözlü Cinayet Şube Polisi.
Elimden ne uçan ne de kaçan kurtulmuştur.

Yatağımın kenarında bulunan terliklerimi giydim ve odamda bulunan evebeyn banyosuna girdim ve hemen duşumu aldım.

Aynaya baktığımda buharlanmıştı. Buharı elimle silip aynada bir süre kendime baktım.

'Amma da yakışıklıyım bee' diyip gülümsedim kendi kendime.

Saçıma hemen fön çekip odama geçtim.

Spor takılmayı her zaman sevmişimdir o yüzden hemen kahverengi gardırobumdan kot pantolonumu ve tişörtümü giydim.

Yatağımın köşesinde bulunan yine kahverengi renkteki çekmeceyi açıp bileğime de anlamı benim için büyük olan mavi taşlı bilekliğimi ve kol saatimi taktım.

Siyah demir trabzanlı ahşap merdivenlerden ıslıkla şarkı söyleyerek aşağı evimin en sevdiğim yeri olan büyük mavi renkteki etrafına kuşlar kondurduğum mutfağa indim.

Mutfakta vakit geçirmeyi hep çok sevmişimdir.

Çayı demleyip tavaya yumurtayı kırdım. Masaya zeytin, peynir, reçel ve kahvaltılık yağ koydum. Bardağıma çayı doldurduktan sonra tavayı önüme aldım.

Yumurta o kadar güzel olmuştu ki parmağımı ısırmıştım.
'Mutfakta da amma yetenekliyim. Beni alan yaşadı yaa, 10 parmağımda türlü türlü marifetler var.' diyip kensimi övdüm.

Saatime bakıp hemen ortalığı topladım ve ceketimi alıp çıkacaktım ki kızım ve oğlum aynı anda bağırmaya başladılar.

'Tamam geliyorum.' diyip kızımın mamasını ve suyunu oğlumunda kuş yemiyle suyunu koyup tazeledim.

Oğlum ve kızım diyince gerçekten oğlum ve kızım olduğunu düşünmüştünüz değil mi. Ben bekar biriyim ama evimde bir kuşum ve kedim var. Onlar benim tek ailem.

Onları da doyurduktan sonra siyah renkteki arabama atladım.

Yolda sevdiğim müziği dinleyip şarkıya eşlik ediyordum ki birden bir kadın önüme çıkıverdi ve maalesef ki ona çarptım.

O an neye uğradığımı şaşırıp bi anlığına donmuş, elim ayağım birbirine girmişti.

Ani şoku atlatır atlatmaz arabadan hemen inip yanına koştum ve etraftaki insanlarda etrafımızı sarmaya başlamıştı.

Uzun kahverengi saçları, kahverengi gözleri ve sportif giyimli biriydi.

"Iyi misiniz? Hemen hastaneye gidelim." diyip elimi uzattığımda geri çekti.

"İyiyim beyfendi hastaneye gerek yok. Bir dahaki sefere müziğe değil yola odaklanırsanız daha iyi olur." diyip terslemişti beni kaşlarını çatarak.

Ayağa kalkmaya çalışmış ama başaramamıştı çünkü ayağını burkmuştu.

Yere tam düşecekken hemen koluna girdim.

"Off yaa. Olacak iş miydi bu şimdi. Patron bu sefer beni kesin işten kovacak." diyip bileğini tutmuştu.

"Ayağınızı burkmuşsunuz. Daha kötü olmadan hastaneye gidelim pansuman etsinler. Lütfen itiraz etmeyin." diyip nazikçe gülümsedim.

"Tamam gidelim." diyip arabaya binmesine yardımcı olmuştum.

HASTANE...

Hastaneye vardığımızda hemen acile gittik. Hemşire onunla ilgilenirken bende giriş işlemlerini yaptırmak için hasta kabul yerine gittim.

BİR DİZİ SERİ CİNAYETLER Where stories live. Discover now