BÖLÜM 9

64 40 29
                                    

Ormanlık alan kan gölüne dönmüş, her yerde cesede ait vücut parçaları buluyordu. (Kol, Bacak, El, Kafatası.)

Ormandaki yabani hayvanlar cesedin kokusuna gelmiş ve cesede ait olan parçaları yemeye başlamışlar.

Bir adımımı öne doğru atarken kayıp düştüm. Benim kaymama ve düşmeme sebep olan ayağımın altına kadar ulaşan kanın kendisiydi.

Kasap bu sefer öldüğüne emin olmak yerine işkence etmeyi seçmiş ve kadının uzuvlarının hepsini kesmişti.

Ayağa kalkmak için bulunduğum yerdeki kalın ve uzun olan Akasya ağacından güç aldım.

Cesedi bulan kişi ormanda piknik yapmaya gelen bir ziyaretçinin çocuğuymuş, olay yerine gelen polis ekipleri yanımıza gelip söyledi.

Etrafıma bakınmaya başladım öylece ve cesedin koparılmış başında yani cesedin ağzında bir not kağıdı olduğunu fark ettim.

Hemen eldivenlerimi takıp koparılan başın ağzından notu almaya çalıştım. Not bir poşete sarılmıştı. Yazdığı yazının kanla birleştiğinde kaybolma ihtimalini de akıl etmişti Kasap.

Poşette notu çıkarttım ve okumaya başladım sesli bir şekilde.

" 'Sizinle bir oyun oynama karar verdim ve bu oyun sonunda beni bulabilirseniz size kendim teslim olacağım. 24 saat içinde yine birini öldüreceğim ve o kişi diğer ölenler gibi kimsesiz ve aynı yurtta kalanlardan biri olacak. Bu da size torpilim olsun. Hahahhahaha. Kasap kaçar.' Bu da ne şimdi? Kasap bizimle oyun oynamaya mı karar vermiş yani? Bi de bize torpil geçtiğini söyleyerek. Bu durumu hemen Rıza Baba' ya bildirmemiz gerek Can." diyip elimdeki notu adli tıpa gitmesi için olay yeri inceleme ekibine verip hemen minibüse geçtim.

Her zaman yanımızda yedek üst getirirdik, başımıza ne geleceği belli olmuyordu çünkü.

Hemen minibüste bulunan suyla elimi yüzümü yıkadım ve içeri geçip üstümü değiştim.

Diğer cesedi bulmamız için 24 saatimiz vardı ve biz daha bunca ölen kimsesiz kızların hangi yurtta kaldıklarını dahi bilmiyorduk.

Zeyno'yu aramayı düşündüm belki bulabilirdi.

"Zeyno kırmızı alarm. Kasap bizimle bir oyun oynamaya karar vermiş ve bir sonraki kişiyi 24 saat sonra öldüreceğini söyledi. Ekstra olarak bu cesette diğerleri gibi kimsesiz ve aynı yurtta kalan biriymiş. Bize acilen o yurdu bulmalısın." diyiverdim tek nefeste.

" Tamam abi hemen bulup Can'a mesaj olarak atarım konumu." diyip telefonu kapattı.

Hemen oradan ayrıldık ne kendimizi İstanbul trafiğinde bulduk.. 30-40 dakika sonra Can'ın telefonuna bildirim geldi.

" Abi Zeyno bulmuş yeri. Beşiktaş'ta bu yurt biliyorum." demişti.
Şoför Ferhat Abi'ye adresi tarif etmeye başladı trafik lambası kırmızıdan yeşile dönerken.

Yeşil ışık yanar yanmaz arkamızdaki arabalar art arda kornaya basmaya başladılar.

Sanki saatlerdir yeşil yanıyordu da biz keyfe bekliyorduk orda.

Ferhat Abi sayesinde kısa sürede Beşiktaş'taki yurda varmıştık. Büyük bir binaydı. Etrafında bir çok ağaç ve büyük bir bahçesi, bahçesinde rengarenk çiçekler, etrafta koşuşturup, oyun oynayan kızlı erkekli çocuklar bulunuyordu.
Binanın duvarlarında çizgi film karakterleri çizilmişti.

Oyun oynayan çocuklardan birinin koşarken düştüğünü gördüm ve hemen yanına gittim.

Uzun sarı saçları belinden sarkıyordu. Kırmızı pileli elbisesi vardı üstünde. Bacağını tutup ağlamaya başladığında benimde gözümden bir damla yaş süzülüverdi o an çünkü kız çocuklarının ağlamasına hiç bir zaman dayanamamışımdır.

BİR DİZİ SERİ CİNAYETLER Where stories live. Discover now