BÖLÜM 17

22 10 4
                                    

NESLİ'NİN GÖZÜNDEN

Arkadaşlarım uyurken bende oradaki marketten yiyecek bir şeyler almak için montumu alıp çıktım.

Markete girip 5 ekmek, yumurta ve süt aldım. Tam parayı ödeyip çıkacaktım ki aynadan, içeride 5 silahlı soyguncu olduğunu gördüm.

Sakince beklemeye başladım. Masada gördüğüm kalemi yavaşça elime aldım ve beklemeye devam ettim.

Soyguncu birden gelip silahı doğruca kasiyer tuttu.

O anda aynı bir reflekse koluna vurdum ve silahın yere düşmesini sağladım.

Kafasına da vurdum ve etkisiz hale getirdiğim sırada diğer adam bana saldıracaktı. Tekmemi savurdum ve onu da yere düşürdüm.

Diğer üç adamı da haklayıp polisleri aradım ve parayı ödeyip oradan çıktım.

Eve geçip mutfağa geçtim. Kahvaltı hazırlayıp hepsini uyandırdım.

Kahvaltımızı ederken marketteki konuyu anlattım.

"Müdahale etmemeliydin. Kimliğin ortaya çıkabilirdi."

"Müdahale etmek zorundaydım. 5 tane silahlı soyguncu, ben müdahale etmeseydim genç bir kadına zarar verebilirdi."

"Neyse artık, Timur. Üstüne gitme kızın."

"Üstüne gittiğim felan yok. 5 tane silahlı soyguncuya karşı sadece Nesli varmış. Ya orada kendine de zarar verilseydi." dediğinde gözlerinde korku ve endişe vardı.

"Tamam geçti artık." diyip elini tuttum ve gözlerinin içine baktım.
O an rahatlamıştı.

TEKRAR TİMUR'UN GÖZÜNDEN

Nesli elimi tutunca çok rahatlamış hissettim.

Biz kahvaltımızı ederken telsizlerden anons geçildi o an. Kasap yine iş başındaydı.

Hemen apar topar çıktık ve bize bildirilen konuma gittik.

Suriye'deki evlerin aksine bu ev çok lükstü.
Kocaman bir bahçesi, bahçenin ortasında büyük bir süs havuzu onun etrafında da ışıklandırma vardı.

Kapıdan içeri girdiğimizde büyükçe bir hol bizi karşıladı. Tavanda kocaman elmastan yapılma bir avize vardı, güneş ışınlarının her avizeye değişinde gözleri kamaştırıyordu.

Merdivenleri çıktık ve maktul olduğu odaya geçtik. Gittiğimizde olay yeri inceleme ekipleri çoktan oraya varmıştı bile.

Elinde dosya olan orta boylu bir görevlinin yanına bilgi almaya gittim.

"Maktulun kim olduğuna dair bir bilgi var mı??"

"Evet var komiserim. Maktulun ismi Hakan Saban 30 yaşlarında, kumral, uzun boylu. Hakan Saban buraya bir kaç gün önce bir iş için gelmiş."  diyerek bilgi verdi.

"Kasap bu sefer diğer kurbanlarının aksine bu maktule merhametli olmuşa benziyor. Hiç bir yerde kan lekesi yok." diyip kurbana baktım ve sözüme devam ettim.

"Kurbanın üzerinde de parçalanmış bir uzuv göremiyorum. Anlaşılan, Kasap bu kişiyi tanıyormuş ve acısız bir ölüm bahşetmiş." dedim şaşkın bakışlarımın arasında

"Aynen öyle komiserim. Hakan Bey, yemeğine katılan fare zehri ile zehirlenmiş."

"Kasap bu kadar yakınına kadar gelebildiyse Hakan Saban'da onu tanıyordu anlaşılan. Kamera kayıtlarına baktınız mı? Böyle lüks bir evde kamera kayıtları olmalı?"

"Baktık ama maalesef Kasap tüm kayıtları silmiş."

"Offfff." diyip elimi saçlarıma götürdüm.

"Koskoca bir bilmecenin içine düştük bu sefer." diyerek arkadaşlarımın yanına doğru yürüdüm.

"Aynen, haklısın." dedi Şahin.

Olay yerindeki işlerimizi bitirip güvenli eve geçmek için evden çıktık tam arabaya binecektik ki arkadan bir bağırış duyduk.

Birileri Nesli'nin kolundan tutmuş kaçırıyordu.
Hepimiz silahlarımızı o kişilere doğru tuttuk.

"Teslim olun ve Nesli'yi bırakın. Hemeeenn!" dedim.

"Teslim olmak yok Komiser. Kızın yaşamasını istiyorsanız silahları indirin. Biz, işimiz bitince sizi telefondan arar, kızı bırakırız." diyip önüme bir telefon attılar. Yerden telefonu aldım.

Nesli'ye zarar gelmemesi için onların gitmesine izin vermek zorunda kaldık.

Tabii onlar öyle sanıyordu.

Onların eline Nesli'yi bırakmazdım. Benim aklımda bir plan vardı ve onlar uzaklaşır uzaklaşmaz devreye sokacaktım.

Nesli'yi alıp arabaya kelepçelediler. Ve arabayı çalıştırıp gittiler.

Bu yüzden de onların uzaklaşmasını bekledim.

BİR DİZİ SERİ CİNAYETLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin