29. Bölüm

2.7K 207 19
                                    

'Ölüm'

'hüzün'

______________________________________________

Yaşıyor... ölüyor.

Ne yaşıyor, ne de ölüyor.

 ..varım ve ya yokum..

Hayat bir ileri iki geriydi. Biz sadece geriye doğru yürümemek için direniyorduk. Kısacası ipin ucu hiç bir zaman elimize geçmedi. Biz sadece işleri zorlaştırdık. Hayat ise hep bildiğii okudu.

Ellerim hayatın ipini çekmekten acımaya başladı. O zaman anladım kanadığını, ellerimin. Ama hâlâ inat etmek ve çekmek istiyordum. Acar işte burada girmiş benim hayatıma. Ve ellerime merhem sürmüştü. Ama halat ellerimden kayalı çok oluyordu.

Ve ben geri gidiyordum. Sadece geri.. Artık çabalamayı bırakmıştım.

İyi değildim. İyi değildi karşımda oturan 2 kadın. Sadece yanımda oturup bizi izleyen cadı mutluydu. "Aptalsınız," dedi alay dolu sesi. Onu takmadan kalktım oturduğum yerden. Arkamdan nereye gittiğimi soran oldu. Ama kim olduğunu bile umursamadım.

Balkona çıkınca ellerim tanıdığı demirleri kavradı. Şuan Iğdır'daydım. Kral ve kraliçenin eski evinde. Çocuk Acar'ın evinde. Beni getirdiği evde.

Bu küçük ev, çok güzeldi ama çok fazla acıya ev sahipliği yapmıştı. Benim acım onun için bir sorun çıkarmazdı. Benim çığlıklarım içime kaçmıştı. Göz yaşlarım akmıyordu inatla. Ağlarsam kızardı. En önemlisi üzülürdü.

Ne zaman en sevdiklerimden o oldu? Oysa insanın en sevdiği ailesi olmalıydı. Ben bu adama ailem mi demiştim? Ben ailemi bırakmıştım. Ve aileme gelmiştim. Yarım yamalak kalmış gibiydim. İçim yanıyordu. Sadece dışarıdan buz gibiydim. Dedim ya içim yangın yeri diye. 

Kızmıyordum. Kızamıyordum. Özlemiştim. Ama vazgeçemiyorum. İki tarafı pis değnekti. Bense ortadaydım. Biraz arafta, biraz da iki tarafta. Ama birini seçemiyorum. Bu huyumdan oldum olası nefret etmiştim. Her şey benim olsun demek bencilceydi. Keşke bir şeyleri böyle körü körüne sevmeseydim.

Ellerim soğuk demiri biraz daha kavradı. Gözlerim dolmuyordu ama dışarıdaki bahar havasının soğuk rüzgarı, beni zorluyordu. Ağlamayacaktım işte. Daha ne olabilirdi ki. Hiçbir şey görmemiştim. Şimdi ağlamak haksızlık olurdu. 

Bedenimi teğet gece bir gölge yanı başımda beklemeye başladı. Alışık değildim bu kokuya. Tanımadığım bu koku kuşkusuz gri cadının kokusuydu. Zehir gibi kokan koku kışkırtıcıydı.

"Vampir kraliçesi, senin bir hikayen var. Biz cadılar her şeyi biliriz. Ve senin hikayeni de biliyorum. Kızıl İnsan, hikayenin adı bu. Kızıl İnsan..." Duraksadı ve bana baktı. Ama gözlerim bir kez olsun ona dönemdi. Sadece hareketlerini hissediyordum.  O ise bir kaç saniye beni izledi. Karşımdaki görüntüyü izledim bende doyasıya.

"Ölüm, fanilik... Siz insanlar uzun yıllar yaşamayı beceremeyecek kadar zavallısınız aslında ama direniyorsunuz. Buna da aşk diyorsunuz. Ve sende ona aşık oldun, değil mi?" Yutkundum. Gözlerim ilk kez onu buldu. Küçük bir yüzü vardı ama asla alay eksilmiyordu bu yüzden. Kinci ve kibirliydi cadı.

"Bu neyi değiştirir?"

"Çok şeyi. Aklının kavrayamayacağı şeyleri," dedi. Düşünceliydim. Kafam allak bullaktı ve o benim aklımı daha çok karıştırıyordu. Arkasını dönmüşken bir anda ona seslendim. Durup bana baktı. Yeşil gözleri mamur duruyordu. Ama içindeki ateş beni yakacak gibiydi.

Vampir'in Kraliçesi (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin