34. Bölüm

2.9K 235 118
                                    

#Kraliçe iradesi..

>><><><><><><><><><><><><><><><><<

'Mantıksız geldikleri için hislerimi inkar edecek kadar büyümemiştim daha.'

Şimdi, şuan.. bitmiş gibi hissettiğim mantığım benim hiç bir zaman büyümediğimin göstergesiydi. Belkide hiçbir zaman büyümeyecek ve ebedi bir çocukluğa mahkum kaldığımın göstergesidir diye bas bas bağırdı bir tarafım.

Yutkunarak kafamdaki düşünceleri savuşturdum. Ne hislerim kalmıştı ne de takatim. Ben ölüyordum yahu!

Bu kadar basit olmamalıydı. Evet kesinlikle olmamalıydı. Bedenime uğramayan ağrılarım iyileştiğimin göstergesi gibi dursa da bunun sebebinin farkındaydım. Onun varlığı bedenime iyi geliyordu.

Ve kuşkusuz hastalığımın tek bir nedeni vardı. Ondan ayrı kalmam. Bu dünyadan giden bir insan bu dünyaya ne kadar çabuk dönerse dönsün bedeni onu cezalandırıyordu. Kısacası bedenim bana ihanet edeli çok olmuştu.

Ve ben bu ihanete hıyanet etmeyecektim.

Elimde sıkı sıkıya tuttuğum arabamın anahtar ve diğer elimde telefonum ile bir kez bile ardıma bakmaksızın çıktım dışarıya.

Yollar beni nereye götürür bilmiyordum. Ya da doğru muydu bu yaptıklarım bilmiyordum. Tek bildiğim yaşamak kolay bir şey değildi. Güven kolay bir şey değildi.

Ve sevgi can yakardı.

"Gidiyor musun?" dedi. Sanki bunu yapamayacağımdan emindi. Oysa emin olması gerekirdi gideceğinden. Bir kere gitmiştim ondan. Her ne kadar son anda dönmek istesem de ben ondan gitmiştim. Ne bunun açıklamasını yapabilirdim ne de onu affedebilirdim.

"Her sıkıştığında kaçacak mısın?" Evet diye bağırmak istiyordum. Onu yumruklamak, ben kimseye zarar vermek istemedim demek.

Ama bu sefere dişlerim dilimin ucunu kıstırarak durdurdu. ''Sen de bunu istemiyor musun?'' dedim kısık bir sesle. Kafasını aşağıya yukarıya salladı. Sanki bu ona yetmemiş gibi dudakları aralandı. ''Git istiyorum. Seni bulamayacağım yere,'' dedi usul usul. Yutkunamadım dediğine. Bedenimden geçen soğukluk bile bu seferlik acımadı bana, bedenimi tir tir titretti. 

Bende kafamı onun gibi aşağıya yukarıya doğru salladım. ''Gidiyorum.'' Zar zor yön verdiğim bedenim demir kapıya yaslanan elime destek buldu. Sadece kapıyı açmalıydım. Sonrası kolaydı. Ayaklarım nereye gitmek isterse oraya gidecektim bende. 

Elimin destek aldığı yere oda elini bastırdı. Soğul avcu elimi içine hapsetmişken bedeni tam ardımdaydı ama hiçbir şekilde temas etmiyordu bana. Nefesi boynumu cayır cayır yakarken soğuk cehennem beni bir kez daha buldu bu dünyada. ''Git,'' dedi tekrardan. ''Kurtar beni kendinden.''

***

Yazardan

Acar daha ilk çaresizliğini asırlar önce tatmışken, hayatı boyunca boynunda asılı olan bu çaresizlikler silsilesi ile büyümüştü. O büyümek nedir bilmezken büyüklük yapmıştı. Ama en büyük çaresizliği şüphesiz babası kollarında can vermesi olmuştu.

Onu kurtarabilecekken, o annesinin ruhunun artık serbest kalmasını istemişti. Tanrı ruhlara ayrıcalık tanıyacak ve annesi babasının ruhunu şüphesiz istemeyecekti. Aşk onları kurtarmamıştı. Tek başına yetmeyen şüphesiz tek duygu aşktı. Nefret insanı hayatta tutabilirdi, intikam aldırabilirdi. Ama aşk insanı ölüme çekerdi. Annesi bir insandı ve aşık bir kadındı. Artık ruhu tek ve ebedi kalmıştı. 

Vampir'in Kraliçesi (Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin