11| umut ve ardındaki kâbus

519 46 20
                                    

-2 ay sonra

-
Fırçamı temizledim. Yeni bir renge batırdım dikkatle, tuvale bastırdım daha sonra uzun fırçayı. Tam olarak ne çizdiğimi bilmiyordum, renklerini de... önemli de değildi. Fırçayı biraz daha gezdirirken hayalimde bir adam canlandı. Fırçanın ucundaki boyaya içten içe yalvardım güzel bir şey çıkması için. Çizgilerimi tahmini yerlere doğru uzattım istediğim şeyi çizmek için. Becerebilmiş olmayı umuyordum sadece... en fazla ne kadarı mümkünse. Biraz daha ilerlerken, fırça bana yardımcı olmamaya başlamıştı. Anlayamıyordum nereye ne çizdiğimi. Hissedemiyordum. Bıraktım kirlenmiş fırçayı örtümün üzerine. İç çektim... daha sonra parmağımı batırdım boya paletine. Tuvalde gezindim bir süre... hissediyordum. Öğrenmiştim hissetmeyi. Tüm sırrın, parmaklarımın ucunda saklı olduğunu artık biliyordum. Yeni renge bulamadan güzelce temizliyordum ellerimi, parmaklarımı.

Bir saat sonra yorulup bitirmiştim resmi. Göremesemde, sonuçtan memnundum... karşımdaki tuval hislerimi taşıyordu çünkü. Ne görünüyordu bilemem... fakat hissettiklerim vardı. Biliyorum.

Rahatlamış şekilde yerimden kalktım. Sırtımın ağrısı önemsizdi. Ruhum ağrımıyordu artık. Önemli olan buydu.

Odamın kapısı tıklatıldı...

"Efendim?"

Kapı açıldı yavaşça.

"Jungkook. İşin var mı oğlum?"

Vücudumu sesin geldiği yere çevirdim.

"Hayır... ne oldu?"

"Şirkete gideceğim. Bir kaç iş kalmış şimdi aradılar. Akşam yemeğini tek başına yersin tamam mı? Geleceğim."

Kafa salladım sadece. Alışıktım. Kapı kapandı daha sonra. Banyoya girip ellerimi yıkadıktan sonra sandalyemi çektim ve oturdum yavaşça.

Annemle kalmaya başlamıştım tekrar... kalmayacaktım... ama olmuyordu. Ayrı bir dairem vardı fakat tek kalamıyordum. Bakıcı da istemiyordum... başka çarem yoktu. Aynı evin içerisinde fazla yüz yüze de gelmiyorduk zaten. Sadece geceleri... geceleri çok huzursuzdum. Odadan çıkmıyordum pek. Korkuyordum.

Şirket işleri iyiye gidiyordu. Toparlamayı başarmıştık. İşten çıkanlar çok fazlaydı ama bir şekilde yerlerini doldurmuştuk. Ben şirkete gitmiyordum... gözlerimden dolayı ayak bağı olacağımdandı gitmemem. Annem de gelmememin daha doğru olacağını söylemişti. Aynı fikirdeydim... evden telefon görüşmelerini yapıyordum. Bir kaç işi de bilgisayardan sesli şekilde halledebiliyordum.

Bunların yanı sıra istediğim şeyleri de yapabiliyordum. Kitabımı bitirmek üzereydim... içim kıpır kıpırdı. Annem sayesinde tanındığımdan dolayı bunu açık açık yapamıyordum fakat bitirdiğim gibi anonim bir şekilde bastıracaktım... bir kaç kişinin yazdığım şeyleri okumasını istiyordum. Hevesliydim buna... çocukluğumdan beri hemde.

Havuzda yüzüyordum sabah erken saatlerde... yeni şarkılar keşfediyordum. Bazen resim çiziyor, piyano bile çalıyordum. Yeni tanıştığım köpeğimle dışarıya çıkıyordum... dolaşıyordum bir süre. İnsanlarla iletişim kurmaktan kaçıyordum ama... eski ben, asla kaçmazdı. Severdim konuşmayı, tanışmayı. Şimdi çok farklı birisine dönüşüyorum sanki.

Starry eyes | tk Where stories live. Discover now