🌜23. Yapboz parçaları gibi ~4~🌛

188 19 26
                                    

"Hmmm, demek bunu da bilmek istiyorsun."

Dedi karşımda bana doğru bakan beden. Kafamı bir aşağı, bir yukarı doğru salladım. İki dudağını birbirine bastırdı, ardından dudaklarını yavaş yavaş haraket ettirerek, sinsi bir sesle,

"Hyunjin çok mu ilgini çekti ?"

Demişti. Söylediği söz yüzünden yüzümü hafifçe burşutmuştum.

"Ne alakası var be ?! Sadece yardım edeceğim, iyileşmesi için. Üstelik benim üzerimde olan konular, bilmeye hakkım yok mu ?"

"Tamam ya, sadece dalga geçiyordum. Neden bu kadar çok ciddiye aldın ki ?"

İkimizin arasında büyük bir sessizlik oldu. Onun sorduğu soruya cevap vermedim, daha doğrusu cevap veremedim.

Beni anlamış şekilde kafasını sallamıştı.

"Neyse, bence bu konuyu burada kapatalım ve senin verdiğin soruya geçelim."

Ben de onu onaylarcasına kafamı sallamıştım. Yüzüne hafif bir gülümseme kondurdu, ardından lafa daldı.

"Sen ve Hyunjin çok küçüktünüz, hatırlamaman normal-"

Lafını bitirmeden hemen sözünü kesmiştim.

"Peki sen nereden hatırlıyorsun ?"

Demiştim. Saçma soru olduğunu biliyordum, ama nedense beynimde olan, gelen tüm soruları soruyordum.

"Hem sizden yaşçe büyüktüm, hem de bazen bu konuları Hyunjin bana anlatıyordu."

İki kaşını havaya kaldırdım, ardından onu anlamış gibi kafamı salladım. Cidden bazen anlamsız anlamsız sorular vere biliyordum...

"Neyse, az önce dediğim gibi, sen ve Hyunjin çok küçüktünüz, zaten okuldan arkadaştınız, 1 sınıf falandı sanırım. Şimdi anlatacağım tarafları pek bilmiyorum, bu tarafları Hyunjin bana söylemişti zaten."

Biraz sustu, ardından derin bir nefes aldı. Diliyle dudaklarını ıslattı, eliyle gözünün önüne düşmüş saç parçalarını arkaya doğru itti. Sonra ellerini çenesine kenetledi ve konuşmaya başladı.

"Hyunjinin bazen yaraları, morarmış yerleri çok fazla acıyormuş. Bu yüzden, kimseye belli olunmayacak şekilde bir yana doğru çökerdi, sessiz şekilde göz yaşlarını akıtardı. Hıçkırıklarını içinde tutardı, hocalarına, sınıf arkadaşlarına, müdüre asla belli etmemeye çalışardı acılarını. Ama biliyor musun, bir gğn sen onu ağladığı yerde yakalamışsın."

Söyledikleri sanki beynimi karıncalandırıyordu, yakıyordu. Sanki beynimde canlanmak isteyen olaylar vardı, ama bir türlü canlanmıyordu. Anılar, hatıralar küçük küçük kayıtlarla gözümün önüne geliyordu, ama hemen de kayboluyordu.

"İyi misin Angelina ?"

Diye bana soran bedene kısık gözlerle bakış attım. İki dudağımı sıkarak başımı bir aşağı, bir yukarı doğru haraket ettirdim.

"Evet, devam eder misin lütfen ?"

Beni kafasıyla onayladı, ardından yarım kaldığı sözlerin devamını bir yapbozda yarım kalmış parçları tamamlamaya çalışmış gibi başladı.

"Sen onu ağlarken yakaladığın da o çok korkmuştu, senden ağladığını hiç kimseye söylememeni defalarca rica etmişti. Sen de zaten kimseye söylememiştin, ama onu öyle gördükten sonra asla sınıfta, arkadaş çevresinde yalnız bırakmamıştın."

Söyledikleri beynimde canlanmaya başlıyordu, bir şeyler sanki hatırlıyordum, ya da hatırlamaya çalışıyordum. Zordu, her canlandığında beynim dehşet şekilde acıyordu.

Beynimin verdiği acıyla boğuk bir inleme bırakmıştım. Parmaklarımla hemen alnımı tuttum ve ovuşturmaya başladım. Chan benim bu halimi görecek ki telaşlı bir biçim de sormaya başladı.

"Noldu Angelina ? İyi misin ?"

"Ah, evet. Sadece başıma kötü bir ağrı girdi. Sen bunları konuştukça sanki hafızam yenileniyor, bir şeyler hatırlıyorum. Karalanmış fotoğraflar sanki aydınlanıyor, öyle bir şey..."

Beni anlamışcasına kafasını salladı. Normaldi, çok eskiden olmuş bir şey, şu anda söylemesi ben de hatıraların canlanmasına neden oluyordu. Ben de zor hatırladığım için başıma ağrılar giriyordu...

"Devam etmemi ister misin ?"

"Evet."

Tek ve net bir şekilde cevabımı vermiştim. Kafasını salladı, ardından sözlerine devam etti.

"Senin ona destek olman, onun yanında olman, ona 'ağlama' demen... Hepsi onda artık bir duygular, bir hisler oluşturmuştu. Kendisi hiç farkında olmadan sana aşık olmuştu. Ama biliyorsun, sonralardan siz taşındınız, başka bir yere gittiniz. Ondan sonra ne sen onu gördün, ne de o seni. Biliyor musun, Hyunjinin yanında belki de en çok sana ihtiyacı vardı, senin desteklerine, sözlerine ihtiyacı vardı. Ama sen gitmiştin, onun kolundan tutacak biri artık yoktu. Yaralı kuş kendi başına kalmıştı..."

Söyledikleri tüm kanlarıma işliyordu, beni çok kötü ediyordu. İstemeden gözlerim dolmuştu, eski anılarımda sanki beynimde canlanıyordu. Çok hatırlamasamda o dedikçe bir söylediklerinin doğru olduğunu hiss ediyordum.

"Zaten sen gittikten sonra o ailesinden kaçmayı denedi, ama dediğim gibi, başarısız oldu. Ailesi onu buldu ve daha ağır sonuçlar kondurdu. Bundan sonra da Hyunjin ailesine kendi eliyle kıydı, sonra o yerleri terk etti. Ne kadar denedi, ne kadar aradı... Ama seni bulamadı, seni bulmayı çok istiyordu. Oraları terk etmesinin nedenlerinden de biri buydu."

Bu söylediklerinden sonra aklıma daha da büyük bir şey takıldı. Kaşlarımı çatarak ona baktım, ardımdan beynimi yakan o soruyu sordum.

"Eğer Hyunjin ailesine kendi eliyle kıydıysa ve sonralardan orayı terk ettiyse, sen burada nasıl onunla birliktesin ? Yani, onun terk etmesi, gitmesi, ailesini öldürmesi, ve ya beni bulmaya çalışması... Bunları nereden biliyorsun ki ? Kendisi gitmedi mi ?"

 Bunları nereden biliyorsun ki ? Kendisi gitmedi mi ?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Yutkunamadım-

Harbi böyle amq AJSJAJDJAJDJSJSJS

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Harbi böyle amq AJSJAJDJAJDJSJSJS

×Peşimdeki Psikopat× Hwang Hyunjin§Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin