1.1: Bir Poktanju Bulutu

372 50 57
                                    


Günümüz

"Aman tanrım, sabah nefesin kokuyor."

"Sağol, tam anlamıyla seni becerirken söylenecek çok romantik bir şey bu," Hoseok nefes verdi, gülerken kendini tekrar Seokjin'in içine itti. İki elini de yüzünün yanlarına yerleştirip kendini biraz yukarı itmiş, aralarına biraz mesafe koymuştu hareketine devam ederken. "Daha iyi mi?"

"Daha iyi," Seokjin düzensiz ve ağır bir şekilde nefes alıyordu Hoseok hareketlerini sertleştirirken. Birden cezalandırılıyormuş gibi hissetti ve Seokjin bunun tadını çıkardı.

Bitirmeleri çok sürmemişti, genç adam prezervatifi düğümleyip Seokjin'in masasının yanındaki çöp kovasına atar atmaz Seokjin'in yanına yıkıldı. Hoseok bir kolunu yumuşak bir şekilde Seokjin'in çıplak karnının üzerine atmış, başını onun boynu ve omzu arasındaki boşluğa yerleştirmişti.

Seokjin Hoseok ile yatılı kalma işini yaygın hale getirmekten hoşlanmıyordu, haftasonu olsun ya da olmasın. Keyif almadığından değildi; neredeyse bir yıl olmuştu düzenli bir şekilde yatmaya başlayalı ve Seokjin hala sıkılmamıştı. Sadece, Hobi'nin Seokjin'e bir sonraki gün yataktan çıkmasının hiçbir mümkünatı olmadığını hissettirme yolunun olmasıydı. Tatlı tatlı sarılarak uzanmaların, acınası espri ve kıkırtıların ve en güzeli de, (birbiriyle yatan) en yakın arkadaşlardan kesinlikle fazla olmadığına dair anlayışın bir kombinasyonuydu.

Seokjin Jung Hoseok ile ilk kez yatmaya çalıştığı zaman, arkadaşlarının sık sık gittiği ve güzel vakit geçireceklerine yemin ederek Seokjin'i de götürdükleri bir bardan onu eve götürdüğü zamandı. Kore'ye kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırarak daha yeni gelmişti üç acınası ay boyunca kendini hala LA'yi sevdiğine inandırmaya çalıştıktan sonra. Sevmiyordu.

UCLA'daki uluslararası programdan mezun olduktan ve çift Kore'ye döndükten sonra Taehyung ve Yoongi'yi hiç görmemişti Seokjin ancak yine de onu kolları açık bir şekilde karşılamış, ev sahibi ile gerekli görüşmeleri yaparak anahtarını almış ve onun varışından önce teslim alınması gereken koca kolilerle ilgilenmişti gelir gelmez kalacak bir yeri olsun diye. Söz konusu bara gitme zamanı olduğu konusunda ısrar etmeden önce onun yaklaşık 16 saat boyunca soluklanmasına izin vermişlerdi.

Hoseok'u dairesine getirdiği gece, ne yaptığından pek emin değildi. Eski erkek arkadaşını kesinlikle atlatmamıştı ve bir yabancının tam olarak ne anlama geldiğini çok iyi biliyordu: çok fena yandıktan sonra hala çekici olduğunu hissedebilmesine yardımcı olması için iyi bir rebound. Ancak içinde bir şey onlar daha eve varmadan çok önce henüz tek gecelik bir ilişkiye müsait olmayacağının farkındaydı. Seokjin onu çoktan bırakan eski erkek arkadaşını aldatıyormuş gibi hissedeceğini, muhtemelen henüz hazır olmadığını bilmeliydi.

Ancak nedense, kafasındaki bu tereddüt eden sesi susturmuş, Hoseok'a gülümsemiş ve ona buradan çıkmak isteyip istemediğini sorduğunda sessizce baş onayı vermişti. Sebebi muhtemelen Seokjin'in oradan çıkmak istemesiydi; gürültülü, kalabalık bir barda kalbi kırıkken üçüncü tekerlek olmak onun eğlence tanımına tam olarak uymuyordu. Bunun bir sebebi de Hoseok'un kibar görünmesiydi. Narin.

Her şey Seokjin'in kapısındaki tuş takımı yüzünden sarpa sarmıştı. Neden dairesinin giriş kodunu eski erkek arkadaşının doğum günü koymuştu ki? Sendeleyerek gelmişlerdi ancak Seokjin dairesinin şifresi ile yüzleşince birden ayılmıştı, Hoseok ise hala çakır keyif ve kıkır kıkırdı, değişen havadan habersizdi. Seokjin ışıkları yaktı ve Hoseok'un ağzı küçük bir o şeklini aldı tüm kutuları ve Seokjin'in bıraktığı yarı-kurulu eşyaları görünce.

The City for US | JINKOOK (Çeviri)Where stories live. Discover now