6.3: Benim Bildiğim

175 26 2
                                    


Jet-lag Seokjin'i yakalamaya başlamış ancak o bunun kendisini yavaşlatmasını reddediyordu, özellikle de Jungkook acı verici derecede enerjik ve fonksiyonelken. Geçtiğimiz iki sabah boyunca, Jungkook'un neşeli bağırışı ve dış kapısını çalışı ile uyanmıştı ve o ise o kadar yorgundu ki, Jungkook için tatlı görünmeyi umursayacak noktayı çoktan geçmişti, genç adamı her zaman içeri alıyordu her ne kadar saçları kuş yuvası gibi olsa ve yanağında kurumuş salyası olsa ve önünden üç adım sonrasını göremese de.

Jungkook onu beklerken hazırlanmak için çok fazla vakti olmadığını biliyordu ancak uyuduğu birkaç saat uyku onu dibe çekiyor ve duştan çıkıp yatağa dönmek istemesine sebep oluyordu.

O ve Jungkook gece yarısından önce otele dönmüyordu, ki normalde sorun olmazdı eğer Seokjin geceleri saatlerce yatağında sağa sola dönmeseydi ve zihni ona sürekli Kore'de saatin kaç olduğunu hatırlatmasaydı.

Jungkook'un dövmesini yaptırdıktan (ve Seokjin'in ısrarı üzerine dövmenin milyonlarca fotoğrafını çektikten) sonra, en yakın markete gitmişlerdi şarap ve battaniye (ve Jungkook'un ısrarı üzerine tonlarca yiyecek) almak için, ve ardından Seokjin yıllık film gösteriminin hala gerçekleştiğini görmekten mutluluk duyduğu Hollywood Forever Cemetery'e doğru yola çıkmışlardı. Onlarca diğer insanla birlikte devasa battaniyelerini açıp aldıkları her şeyi üzerine serip rahatça yerleştiler oraya, Jungkook çok geçmeden Seokjin'in bacaklarının arasına yerleşmiş, başını hemen çenesinin altına yerleştirmişti başlar başlamaz ismini unuttukları bir seksenler filmini izlerken.

Sorun değildi çünkü bütün filmi Jungkook'la konuşarak – birkaç insan onları susturunca fısıldayarak geçirmişti. Fısıldayıp gülüşmedikleri zamanlarda Seokjin Jungkook ona her mini sandviç hazırlayıp bu sandviçi ona elleriyle yedirdiğinde kıpkırmızı olmakla meşguldü, parmağı birkaç defa Seokjin'in dudaklarına dokunmuş ve hatta kırıntıları bile temizlediği olmuştu.

Film bittikten sonra gitmeye karar vermiş, ancak ardından otelin otoparkında kalmış ve orada sohbet etmeye devam etmişlerdi, elleri arabaya bindikleri andan itibaren birleşmişti konsolun üzerinde.

Yorgunluğunun sebebi yalnızca jet lagmiş gibi davranmak kolaydı, ancak biliyordu ki onunla iki tam gün geçirdikten sonra Jungkook'un ani yokluğu da gece uyuyamamasının büyük bir sebebiydi. Elinin içindeki elinin, sırtına yaslanan göğsünün, çenesini gıdıklayan yumuşak saçların hissini isterken buldu Seokjin kendini. Yalnızca birkaç saat olmuştu ancak Jungkook'un onu hiç ara vermeden kızdırmasını ve utandırmasını bile özlemişti.

LA'yi yeniden deneyimlemek hakkında yaşadığı kaygılar çok hızlı bir şekilde eriyip gitmişti ve endişelerinin sebebinin birdenbire aynı zamanda bu kadar huzurlu hissetmesinin sebebi olmasını beklememişti. Jungkook LA'in bir kez daha yuva gibi hissettirmesini sağlıyordu.

Ve şimdi Seokjin bunları düşünerek gece geç yatmanın bedelini ödüyordu. Esnedi, dramatik bir şekilde inledi esnemesi bitene kadar.

"Yorgun musun?" diye sordu Jungkook, Seokjin'in odasından çıkarken gülüyordu.

"Hayır," Seokjin dudak büktü. İkisi de yalan söylediğini biliyordu ancak ikisi de bununla ilgili bir şey söylemedi. "Ama eğer yorgun olsaydım, Namjoon ve Jimin kahvaltıda buluşmak için oteli seçtiği için gerçekten çok mutlu olurdum."

Jungkook burnunun altından güldü. "Evet, muhtemelen kahvaltıdan hemen sonra bir çekime kaçmaları gerektiği için böyle yaptılar ama bu kesinlikle senin ve hiç de yorgun olmayan bedenin için uygun bir seçimdi." Asansöre bindiler ve Seokjin'e utangaç bir şekilde gülümsedi. "Umarım sorun etmezsin ama biraz az vakitleri olduğu için ikimize de sipariş verip veremeyeceklerini sordular. Ben de sana damla çikolatalı pankek ve yanında pastırma ve yumurta söyledim. Olur mu?"

The City for US | JINKOOK (Çeviri)Where stories live. Discover now