7. Bölüm

3.7K 444 200
                                    

                             

                             

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Medya

Mehmet Güreli~Kimse Bilmez

&&&

O gün, unutulmayacaklar hanesine yazılacaktı; öyle güzel, öyle samimi ve doğaldı ki... Akşam çökene kadar Yeniköy'deki o küçük kafede oturup tavla oynamış ve sohbet etmiştik. Hemen hemen her şeyden konuşmuş, birbirimiz hakkında epey şey öğrenmiştik. En sevdiği renk mordu, takım tutmuyordu, çoğu akranının aksine klasik müzik dinlemeyi seviyordu, çoğu sporla arası iyiydi ve fırsat buldukça heykel yapıyordu; sonuncusunun en büyük tutkusu olduğunu, konuşurken içinin heyecanının yüzüne yansımasından anlamıştım. Ayrıca, en iyi arkadaşları şu an yurt dışındaki okullarda okuyordu; kendisi, daha önce de bahsettiği üzere bizim üniversitede babasının isteği üzerine okuyordu. Bu nokta çok ilgimi çekmişti; zira, her ne kadar istemese de bizim okula girmesi için sınavda çok yüksek bir puan alması gerekiyordu ki, bu da ülke sıralamasına girmek anlamına geliyordu. Kendimi tutamayıp sordum. "Başarılı bir öğrenci olmasan bizim okula giremezdin, demek ki..." Durup yüzüne bakmış, cümlemi onun tamamlamasını beklemiştim.

"Başarı nereden baktığına göre değişir," dedi dalgın bir sesle, elindeki çakmakla oynuyordu. Bugün hiç sigara içmemişti, tuhaf... Aklına getirmemek için ben de sormamıştım.

"Dediğin doğru, ancak bir de objektif bakış açısıyla bakarsak..." Konuşmama izin vermeden atılıp bölmüştü. "Bazen konuşurken karşımda yetmişlik bir ihtiyar varmış sanıyorum, neden? Kendini neden böyle kalıplar içine hapsediyorsun ki, nedir bu şartlanmalar?" Gözlerindeki sabırsızlıkla birlikte yanan öfkeyi görünce ne diyeceğimi bilemedim. Başımı çevirip hafifçe ufka doğru alçalan güneşe baktım; deniz beni kurtarın dercesine çırpınıyordu, hava kasım ayına göre ılıktı.

"Herkesin içine doğduğu ortam farklı Naz," dedim yorgun bir sesle. Beni anlamasını bekleyebilir miydim? Hiç yokluk nedir görmemiş bir insana, bunu nasıl anlatabilirdiniz ki? "Sen..." diyerek başımı ona çevirip gözlerimi onunkilere diktim ve devam ettim. "Bir dediği iki edilmemiş bir insansın, şu klasik deyişle, ağzında altın kaşıkla doğmuşsun. Sen Begonvil Sitesinde oturursun bense karşısındaki varoş Çıkmaz'da... Sen, yarını düşünmeden yaşar, harcarsın; bense bir kitap alırken bile parasını düşünürüm. Şartlanmadan bahsediyorsun... Küçük yaşta geleceğinden vazgeçerek bana babalık yapan abimin emeklerinin karşılığını vermek istemek, annemi mutlu etmeye çalışmak mı sence yanlış olan? Çuvaldızı bana sokarken en azından iğneyi de kendinde denemeni tavsiye ederim." Susmuştum. Bu kadar dolu olduğumun ben bile farkında değildim, ne çok konuşmuştum. İçindekileri böylesine ortaya döken bir insan değildim ki ben... Abime bile çok açılmazdım, ama Naz söz konusu olunca tüm normallerim alt üst oluyordu böyle. Tekrar başımı denize doğru çevirmiş, derin mavilere dalmıştım. Onun beni süzdüğünü hissedebiliyordum. Nihayet konuştuğunda sesi alçaktı.

BEGONVİL ÇIKMAZI (Mahalle Hikâyesi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin