17. Bölüm

4.2K 446 379
                                    

MedyaCan Koç~ Ben Gökyüzünü Tutamam

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Medya
Can Koç~ Ben Gökyüzünü Tutamam

                            &&&

10 Yıl Sonra, İstanbul,

"Babacım, hep burada mı kalacağız artık biz?" Bunu soran, beş yaşlarında şirin mi şirin bir kız çocuğuydu. Elini tuttuğu adam gibi deniz mavisi gözlere sahipti ve koyu renk saçları bukleler halinde oval yüzünü çevreliyordu.

"Evet prensesim, kaç defa daha aynı şeyi soracaksın?"

"Rüya gibi ama..." dedi ufaklık, bir eliyle babasınınkini tutmuş, diğeriyle de pelüş bir fili göğsüne bastırıp duruyordu. "İnanamıyorum" Bıcır bıcır konuşması adamı her zamanki gibi gülümsetmişti. Hayattaki tek mutluluğu şu minik varlıktı, günlerce konuşsa bıkmadan dinlerdi.

"İnan bebeğim," dedi adam sabırla, bir yandan da gözleriyle ortada dönüp duran bandı ve üzerindeki valizleri izliyordu. Saatlerdir süren uçuştan sonra başındaki ağrıya dayanmaya çalışırken bir yandan da küçük kızın sorularına cevap veriyordu. Derken elindeki cep telefonu çaldı, refleks halinde arayan numaraya bir göz atıp telefonu açarak kulağına götürdü. "Abi?" derken yüzünün çizgileri yumuşamıştı. Karşısında konuşan kişiyi bir müddet dinledikten sonra, "Bekliyoruz, çantaları alır almaz çıkacağız," dedi.

"Kim o babacım?" diyerek elini çekiştiren çocuğu, telefonu kapadıktan sonra eğilip cevapladı. "Murat Amcan."

"Atlas'la Tuna da gelmiş mi?" Sordukları, kendisinden birkaç yaş büyük olan kuzenleriydi.

"Bilmiyorum bebeğim, herhalde..." diyen babasının sözünü heyecanla kesen şirin şey, "Gelmemişlerse küserim onlara, bir daha da konuşmam," derken omuzlarını öyle bir tavırla silkelemişti ki, adam ister istemez güldü. "Yaparsın, bilirim." Bunu söylerken uzanmış ve çocuğun başını şefkatle okşamıştı. Nihayet bagajları alıp el ele dışarı doğru yürürken arkadan bakanlar için hoş bir manzara oluşturduklarının farkında bile değillerdi. Saatlerdir süren uçak yolcuğundan  sonra kendisi böyle bitkin hissederken elini tuttuğu ufaklığın inanılmaz neşesi ve enerjisi adama bir nebze iyi gelmişti. Henüz birkaç adım atmışlardı ki, küçük kız aniden babasının elini bırakarak çığlık çığlığa ileriye doğru koşturdu.

"Murat Amca!" Bunu derken karşıdan gelen iri yarı ve esmer adamın kucağına atılmıştı.

"Amcasının bir tanesi," diyen adam yüzünde kocaman bir gülümsemeyle çocuğa sarılmış ve yanaklarından sevgiyle öpmüştü. Bu arada yanındaki iki oğlan çocuğu da durmuş, onlara bakmaktaydı.

"Sarılsanıza lan amcanıza," diyen babalarının komutuyla onlar da koşup karşılarındaki kumral adama sarıldılar, ağız birliği etmişçesine, "Hoş geldin Yaman Amca," dediler.

Evet, gelen, yıllar sonra ülkeye kesin dönüş yapan Yaman Yetgin'den başkası değildi. "Hoş bulduk delikanlılar," derken kucakladığı yeğenlerinin önünde hafifçe diz çökererek onları öpmüştü. Zaman, yıllar öncesinin delikanlısını almış ve olgun bir erkek yapmıştı. Şakaklarına düşen tek tük beyazlar ve göz kenarlarındaki ince çizgiler adeta bunu vurgularcasına göze çarpmaktaydı. Üç çocuk sözleşmiş gibi aynı anda adamlardan ayrılıp birbirlerine doğru döndüklerinde abi kardeş göz göze geldi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 29, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

BEGONVİL ÇIKMAZI (Mahalle Hikâyesi)Where stories live. Discover now