14.Bölüm

3.4K 446 205
                                    

MedyaNil Burak ~Geri Dönülmez Bir Yoldayım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Medya
Nil Burak ~Geri Dönülmez Bir Yoldayım

                                 &&&

Naz,

İstanbul

Bana söz vermişti! Bana, beni herkesten çok seveceğine, sonsuza kadar bırakmayacağına söz vermişti! "Erkek sözü," demişti. Ben, hayatımda ilk defa birisine güvenmiştim, ilk defa! Ve annemden sonra, bir tek onu sevmiş, kalbimin ilk ve son aşkını ona vermiştim. Ahh! Ne de safmışım meğer... O da herkes gibiydi, sığ ve vefasız! Bana bir kere bile açıklama hakkı tanımamıştı, yargısız infaz yapmıştı. Oysa, idama gönderilen suçlulara bile son istekleri sorulurdu, bana bunu bile çok görmüştü. Onun gözünde değerim bu kadardı demek ki, mücadeleye değmezdim.

Saatlerdir gözlerimi boşluğa dikmiş öylece sabit durduğumun farkında değildim. Yanımdan geçen bir arabanın keskin korna sesiyle sıçrayıp kendimi kaldırıma atarken şaşkın şaşkın etrafıma bakındım. Az önce yaşadığım şey gerçek miydi cidden? Yaman, bunu yapmış mıydı? Ağlayacak gücü bile bulamıyordum kendimde, haftalardır gözyaşı dökmekten gözlerim kurumuş, kalbim kan revan içindeydi. Ben, her gün her dakika kapatıldığım yerden nasıl kaçacağımın planlarını yaparken ve bir an olsun onu aklımdan çıkarmazken... O, evlenmiş miydi? Gözlerimle görmeden inanmazdım ama yapmıştı, yapmıştı kahrolası! Sanki bir anda dizlerimin dermanı kesilmişçesine birkaç adım ötemdeki banka yürüyüp çöktüm ve yüzümü ellerimin arasına alarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Öyle perişan, öyle yalnızdım ki... Sevdiğim, güvendiğim, uğrunda ölebileceğim tek insan beni terk edip gitmiş ve beni arkasında bir enkaz halinde bırakmıştı. Böyle olmamalıydı, bu şekilde bitmemeliydi; biz bunu hiç ama hiç hak etmemiştik.

Ne kadar süre o bankta ağladığımın farkında bile değildim, çiseleyen yağmurun sağanağa dönüşmesiyle başımı ellerimin arasından çıkarıp gökyüzüne baktım. "Ne o?" diye hıçkırdım isyankar bir sesle. "Sen de bana acıdın, halime mi ağlıyorsun?"

Yoldan gelip geçenlerin tuhaf tuhaf baktıklarını görünce susup önümde çırpınan, rengi griye dönmüş denize baktım. Onunla en son karşılaşmamızı düşünüyordum, son görüşmemizi... Kafama doluşan anılarla gözlerim dolmuştu tekrar, yüzüme haykırdığı sözleri hatırlamıştım. Dudaklarından dökülen o sözlerde samimiydi demek; ben, ona inanmamakta hata etmiştim. Bana, "Baban haklıymış, sen sevilmeye layık değilsin," demişti. Bunu, yüzüme inanarak haykırdığını hiç düşünmemiştim; bana çok kızdığını ve o öfkeyle hareket ettiğini varsaymıştım. Yanılmışım...

"Babasının kızı, Rıza Dinçer'e layık evlat..." diye söylendim kendi kendime, acı bir alayla. Her şeyin ve benim bugünkü durumumun en büyük sorumlusu! Yaman'ın o halini görünce neye uğradığımı şaşırmıştım; yüzü gözü mosmor, öpmeye kıyamadığım dudakları patlamıştı. Kaza geçirdiğini, hem de büyük bir kaza geçirdiğini düşünerek korkmuş, ona doğru koşturmuştum. Ona uzanan ellerimi, nasıl da nefretle geri itmişti! Şu an düşündükçe her şey yerli yerine oturuyordu artık. Meğer, onu, aşık olduğum adamı o hale getiren baba dediğim insanmış! Buna şaşırdığımı söylesem yalan olurdu, zira Rıza Dinçer'i en iyi tanıyanlardan birisi de bendim, kızı! Doğduğum andan itibaren bir gün olsun sevgi görmediğim, zaman zaman dayak yediğim, hırpalandığım ve şiddetinden korktuğum için sustuğum...

BEGONVİL ÇIKMAZI (Mahalle Hikâyesi)Where stories live. Discover now