15.Bölüm

3K 423 152
                                    

MedyaFerdi Özbeğen~Tek Başına

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Medya
Ferdi Özbeğen~Tek Başına

&&&

Naz

On yıl Sonra, İstanbul,

Mevsim geçişlerini sevmiyordum; ince giyinirdiniz, inadına hava soğur, kalın giyinirsiniz dışarısı yaz günü gibi olurdu. Eylül sonları olduğu için kısa kollu bluzumun üzerine bir de koton ceket giymiştim. Antredeki boy aynasında son defa kendimi inceleyip topuzumu yokladım, üstümü düzelttim. Bir yandan da içeriye sesleniyordum.

"Babaanne, ilaçlarını almayı unutma, ben akşam biraz gecikirim merak etme."

Tam portmantodaki çantamı alıp çıkacaktım ki, albayım bastonuna dayanarak geldi, yanıma dikildi.

"Haçan niye gecikeceksin, de bağa?" Onun bu kırık Laz şivesine bayılıyordum artık. Aile dediğim, sevdiğim, bir o kalmıştı elimde. Sevdiğim, dedim; yanlış duymadınız. Geçen sürede o kadar şey değişmişti ki hayatımda, anlatmakla bitmezdi. Dünya dönüyor, zaman geçiyor, her şey farklılaşıyordu; bundan ben de payıma düşeni alıyordum elbet. Dile kolay! Ölsem dediğim o anların üzerinden tam on yıl geçmişti. Eskiden, zaman çabuk geçer diyenlerle nasıl alay ettiğimi hatırlayınca ister istemez kendime güldüm. Ben, ne kadar da saf bir çocukmuşum meğer... İnsanı acılar büyütüyor, mutluluklar ise açılan yaralarına küçük pansumanlar yaparak hayata devamını sağlıyordu.

"Birkaç şey almam gerekiyor, alışveriş yapacağım, çok gecikmem merak etme fındığım." Böyle dedikten sonra uzanıp yanaklarını sıkıştırarak bir makas almıştım.

"Yapma şunu, sulu musibet," deyip yumuşakça elime vurdu, ancak ben onun sevme şeklinin bu olduğunu artık bildiğimden umursamadım. "Uslu dur, eve erkek atma sakın ha!" diyerek çantamı alıp kapıyı açtım.

"Deli kız, dediğine bak hele!" Bunu, bastonuna bana doğru uzatıp kızgın bir tavırla söylerken ben, kendimi dışarı atmıştım. Ona takılmak hoşuma gidiyordu. Dünya yüzünde çekinmeden şakalaşacağım başka kim vardı ki... Söylediğim şey size tuhaf gelse de, durum buydu. Hayatım, kara mizah tarzında ilerliyor dersem, durumu anlardınız. Gençlik yıllarımda pek de sevmediğim, karakteri ve davranışlarından ötürü Gestapo Nazife dediğim babaannem, şimdi en sevdiğim insandı. Birlikte öyle şeyler atlatmıştık ki, aile kavramının ne olduğunu bizzat yaşayarak anlamıştım. Dört katlı evin asansörü yerine merdivenlerine yönelip hızlıca aşağı inerken kolumdaki saate baktım. Servise yetişmem için beş dakikam vardı ve bu, benim durağa kadar koşmam demekti. Artık arabam yoktu, geçmişte Naz'ın sahip olduğu hiçbir şey Nazlı'nın değildi artık.

Nefes nefese durağa vardığımda servisin de geldiğini görüp koşturdum. İnsanların beklemeyi sevmediğini öğrenmiştim, araca binerken, "Günaydın," dedim usulca. Tek tük duyduğum, "Günaydın," mırıltıları arasında arkaya geçip boş bir koltuğa oturdum. Sabahın erken saatlerinde herkeste bir mutsuzluk oluyordu maalesef, buna ben de dahildim. Bir gün, işe gitmek için sabahın köründe uyanıp servise koşturacağımı söyleseler kahkahalarla gülerdim; fakat, şu an durum buydu. Sıkışık trafiğin içinden dışarıyı izlerken dalıp geçmişe gitmiştim yine.

BEGONVİL ÇIKMAZI (Mahalle Hikâyesi)Where stories live. Discover now