DERİN KORKU

3.1K 193 19
                                    

Bir süre oturduğum yerden  kendime gelebilmek için bekledim.
Yavaşça ayağıya kalkıp aynanın önüne geçtim.
Ayna beni ve etrafımı yansıtıyor, içinde ki karanlık tamamen yok olmuştu. Her şey normale dönmüş gibiydi.

Ama hala içimdeki korku devam ediyordu. Emin olmak adına, titreyen parmaklarımı tedirgin bir halde aynaya doğru uzatmaya başladım.
Kapının aniden açılmasıyla, elimi hızla indirerek arkama doğru baktım.
Meri kapıdan bana bakıp:

"Tuğrul Bey sizi bekliyor." diye seslendi.

"Peki" diye karşılık verdim.

Önce kendime gelmek için, üstüme başıma çekidüzen verip toparlanmaya çalıştım. Saçlarımın topuzunu şöyle bir hafiften düzeltip, karnımı içeriye çektim. Elbisemin upuzun kuyruğunu düzelterek ona doğru yürüdüm.

Kapının eşiğinden geçerken, Meri hayretler içerisinde fettan gözleri ile boynuma bakıyordu.
Davet salonuna doğru yürümeye başladım. Şeffaf ayakkabılarımın yüksek topuklarıyla zeminde yankılanan sesi ile.
Kapıyı açtığım anda tüm bakışlar bana döndü.
İçerisi davetlilerde doluydu.
Tüm erkekler smokinli, kadınlar ise şık ve gösterişli... Salon tepeden tırnağa, tıpkı masallardaki büyülü dünyanın bir sahnesi gibiydi.
Dünyaca ünlü müzik grubu sahnede şarkı söylerken, konuklarda ellerinde ki kadehlerle ayaklı masalarda sohbetler ediyorlardı.
Kristal şamdanlar ve insan boyunun neredeyse bir metre üstüne tutturulmuş devasa avizeler aydınlatıyor kocaman salonu.
Bacaklarım zangır zangır titrerken, heyecandan ne yapacağımı bilmez halde durdum öylece kapının ardında.
iki elimle minnacık krem renginde ki özel tasarım el çantamı sıkarak destek alıyordum.
Gözlerimle tüm salonu gezindim ve işte tüm heybetiyle insanların arasından sıyrılarak bana doğru yürüyordu...

Onu gördüğüm an tüm tedirginliğim, çekingenliğim anın da kayboluyor.
Yanımdayken kendimi hiç olmadığım kadar güven de ve rahat hissediyorum.
Tıpkı demirden bir zırh giymişçesine bedenim öyle güvende, öyle emin, öyle korkusuz oluyordum.

Hayranlıkla elimi tutup bana baktı:
"inanılmazsın, tıpkı bir rüya gibisin."

Elimi kolunun arasına alıp, piste doğru yürüdük.
Şaşkındılar, çünkü soylu biri değildim. Zengin ya da Politikacı, hatta Sanatçı da değildim. Herhangi bir ünvana dahi sahip olmayan bu kadın da neyin nesi? Sıradan bir kadına neden bu kadar değer veriliyor? Herkesin aklındaki soruları, sesli düşünmeseler dahi kafalarının içinden geçenleri yüzlerinden görüp aynı zamanda da duyabiliyordum.

Sahneye doğru yürürken, beni belimden tutup gururla insanlara doğru çevirdi.

"Şimdi sizlere, bu davetin şeref konuğunu tanıtıyorum. Esin Hanım!!, davetimin en değerli konuğu."

En değerliği mi?!! Birden şaşkınlıkla yüzümü ona döndüm.
O konuştukça herkes pür dikkat dinliyor ve tabi ki en az konuklar kadar beni de şaşırtıyordu.
Tuğrul konuştuğu sırada insanlar tepeden tırnağa beni süzüyorlardı.
Aslında benden ziyade boynumda ki eşsiz, paha biçilmez gerdanlığa...
Kimse gözlerini boynumdan alamıyordu.

İnsanlar bana bakıyorken, çok utanıyor başımı yere eğiyordım.
Avuçlarımın içi ter için de kalmış, yüzüm kızardıkça alev gibi yanıyordu.
Tuğrul ise sakin, rahat, lakayt tavrıyla sanki salonda kimse yokmuş gibi
canlı, neşeli olduğu gibiydi. En ufak bir kasılma ya da hareketlerini kontrol etmek gibi bir derdi yoktu.
Kahkahalar atıyor, kimsenin gülüp gülmemesi umurunda değildi.
Orada ki herkesi bir nesne ya da salonun bir dekoruymuş gibi görüyor, tek canlı varlık kendisiymiş gibi davranarak bu duyguları bana da gayet iyi naklediyordu.

ELIYS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin