KADER AĞI

1.4K 96 49
                                    

Savaşın ardından Elıys, babası Alagos'un sarayına gitmiş, iyi olduğundan emin olana dek orada kalmayı tercih etmişti. Alagos günlerce baygın kalarak ağır hastalığının pençesinde savaş veriyordu. Artonya ülkesi ise bu kazanılan zaferi büyük bir çoşkuyla kutluyor, her köşede eğlenceler kutlanıyordu. Herkesin dilinde prenses Elıys konuşulurken, halk artık onu ilahlaştırarak gerçek anlamda bir tanrıça olduğunu düşünüyordu.

Çivar ülkelerin kral ve kraliçeleri Saraya akın ediyor bu zaferin sevinçini paylaşıyordular. Dahası Artonya'nın gücünü anlamış ve Kral Alagos ile iyi geçinmek adına yapılan ziyaretlerdi bunlar. Öyle ya, aynı şey onlarında başına gelebilir ve bir sabah uyandıklarında ülkeleri Elıys tarafından işgal edilebilirdi.

Yasalar ve kurallar Elıys'ın pek de umurunda değildi. Bu artık herkesce bilinen bir şeydi. Elıys ise sadece babası ile ilgili konuşuyor ve odasından hiç çıkmıyordu. Dübryan ise sağlığına kavuşmuş, hayati tehlikeyi tamamen atlatmıştı. Rikko bu güzel haberi prenses ile paylaşmak isteyip koşarak prensesin yanına gider.

"Efendim, Dübryan kendine geldi. Durumu gayet iyi!"

Rikko'nun heyecanlı ve neşeli halinin aksine, Elıys sert, ciddi ifadesi ile odasındaki koltuğunda oturmuş düşünüyordu. Bu haber onu bir nebze bile değiştirmemişti. Rikko'nun yüzene dahi bakmadan:

"Biliyor musun Rikko? affedemiyeceğim bir şey varsa, o da emrime karşı itatsizlik! Sana hücum emrini kim verdi!?"

Rikko anlık bir affalamayla:

"Efendim, siz yoktunuz ve durum ciddiydi. Bir karar almam gerekiyordu"

Elıys ayağı kalkarak tam Rikko'nun karşısına geçti. Ona o kadar yakındı ki Rikko onun soluğunu yüzünde hissediyordu.

"Demek karar vermen gerekiyordu? Şimdi tekrar soruyorum, Sana bu karar yetkisini kim verdi!?"

Rikko ürpermişti. Onu ürküten şey Elıys'ın yüzündeki garip ifadeydi. Boynunda tuhaf bir morluk görmüş ve gözlerine yerleşen korkunç öfkeyi görmüştü. Daha önce tanıdık olmayan bir şey vardı o gözlerde. Rikko iri cüssesine karşı korkarak, geri geri birkaç küçük adım atmaya başladı. O geri gittikçe Elıys ona daha da yaklaşıyordu. Karşısında olan kadın bir başkasıydı sanki. Elıys aniden avucunu açtı ve elini Rikko'nun boynuna yapıştırdı. Onu ağır ağır yukarı doğru kaldırdı. Bu nasıl mümkün olabilirdi? O iri cüsseli dev gibi adamı nasıl oluyorda tek eliyle kaldırabiliyordu? Rikko'nun boynunu tek eli ile kavrayarak, ağır ağır sıkmaya başladı. Öyle sert sıkıyordu ki Rikko nefessiz kalmış ve yüzünün rengi hızla morarıyordu. Yüzünü Rikko'nun yüzüne tamamen dayadı:

"Bir daha emrime itatsizlik yaparsan, seni parçalara bölerim!"

Ve tek eli ile Rikko'yu hızla yere doğru savurdu. Rikko yerde nefes almak için çırpınırken, Elıys arkasını döndü ve sanki hiçbir şey olmamış gibi kollarını birbirine bağladı. Gayet sakin bir tavır ile:

"Dübryan adına sevindim. Şimdi gidebilirsin"

Rikko korku ve dehşetle yattığı yerden kalkarak, hızla yanından ayrıldı. İlk defa yüreğinde korku hissini duymuş ve bu onu şaşkına çevirmişti. Rikko'nun hemen ardından General Eboyani prensesin odasına gelir.

"Efendim, bir çok ziyaretcimiz var. Birinin kendileri ile ilgilenmesi gerekiyor"

Ayakta, sırtı dönük halde duran prenses:

"Bir avuç aptalla uğraşacak vaktim yok"

Eboyani hahiften gülümseyerek:

"Aptal dediğiniz insanlar, krallar ve asilzadeler"

ELIYS (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin