Adsız Bölüm 37

129 24 16
                                    


Beyaz ve karanlığın mücadelesini, bu ezeli ve ebedi savaşın ne kadar süreceğini yalnız mutlak güç biliyordu.

Dorlas ve Kazuo izlediklerinin şaşkınlığını üzerlerinden atamamışken arkalarında parıldayan ışıkla korkmuş sırt üstü gerisin geri ışıktan kaçmaya çalışmışlardı.

Josef son derece sakin ve yüzünde tebessümle yerinden kalkıp ağaçların arasındaki ışığa doğru yürüdü. Işık önce mavi renge ardından kusursuz ve zarif bedeniyle yeryüzü ve gökyüzü olaylarının tek hakimi Mikail'e dönüştü.

Dev mavi kanatlarını arkasında toplayıp soyutlaştıran Mikail, iki metrelik boyu ve içinde sarı şeritler bulunan mavi zırhıyla Josef'e sarıldı.

Hiçbir ölümlüye nasip olmayacak bir görüntüydü.İlk defa melek gören Dorlas ve Kazuo'nun ağızları ardına kadar açılmış hatta Kazuo'nun ağzından salya akmasına sebep olmuştu.

Mikail, josef'in omzundan tutarak ''Nasılsın eski dostum?'' diye sordu. Melekler şehrinde Mikail'e en yakın rütbeli melek olan Josef, Komutanına tüm içtenliğiyle ''Sizi görüp de kötü olmak ne mümkün efendim.'' Dedi.

Dorlas büyülenmiş gibiydi. Mikail'in siması her ne kadar josef'i andırsa da sarı saçları, tertemiz yüzü, kalemle çizilmiş burnu ve masmavi gözleriyle dünyada üzerinde görülemeyecek bir yakışıklılığa sahipti.

Sen nasılsın Dorlas?'' dedi Mikail. Dorlas, Mikail'in sesini duymuş ama cevap yerine Kazuo'ya dönüp '' İki tokat at, anneme yolla beni.'' Demişti.

Kazuo , Mikail'in yanına gelip önce Japon selamı verdi ardından yaptığının yanlış olup yere kapanmak isteyince Mikail,Kazuo'yu omzundan tutup'' Asla, O'nun dışında kimsenin karşısında diz çökme.'' Dedi ardından tebessüm ederek'' Nasılsın Kazuo?'' dedi.

Kazuo'' Aman Tanrı'm, benim adımı biliyorsunuz.'' Diye sevinçten az kalsın kalp krizi geçirecekti. O da Mikail'in sorusuna cevap vermeden Dorlas'a dönüp'' Benim adımı biliyor, inanabiliyor musun?'' deyip Dorlas'ın omzundan tutarak sarsmaya başlamıştı.

Josef, Mikail'e dönerek:'' Efendim siz onları maruz görün, şaşkınlıktan ne yaptıklarını bilmiyorlar.'' Dedi.

Mikail, tebessüm ederek sorun yok anlamında kafasını salladı.

Josef:'' Kendinize gelin artık!'' diye uyarıda bulununca sevinçten havalara uçan ikili asker gibi hazır ola geçti.

Mikail,Kazuo'ya dönerek :'' Kılıcını aç dostum.'' Dedi.

Kazuo elleri titrer derecesinde heyecanla belindeki kabzasını çıkarıp sıkıca kavrayınca kılıç açılıverdi.

Mikail, eliyle dokunmadan kılıcın üzerinden ince bir tabaka sıyırmaya başladı. Kılıcın üzerinden aldığı metal, ince tabaka havada asılı bir şekilde dururken avucunu toprağa doğru açmıştı.

Topraktan çok küçük zerreler halinde avucuna doğru yükselen metal karışımı parçacıklar havada asılı duran tabakaya karışıp dönmeye başladı.

Yuvarlak, küçük bir tepsi gibi havada dönen parçacıklar ısınarak birbirine kaynaşmaya başladılar.

Mikail:'' Bıçaklar.'' Deyip elini uzattı.

Josef şaşkın bakan arkadaşlarına'' Bıçakları verin.'' deyince, Kazuo elindeki kılıcı yere bırakıp bacağındaki kasatturayı uzatmıştı. Aynı anda Dorlas da bacağındaki kasatturayı uzattı. Dorlas tüm fizik kurallarına aykırı havada dönen alaşıma gözlerini ayırmadan bakıyordu.

Mikail eline aldığı ilk bıçağı sapından iki parmağıyla tutup havada dönen alaşımın içine batırdı.

Alaşım bıçağın her tarafına yapışınca Mikail bıçağı alaşımdan çıkarıp üflemeye başladı. Ağzından çıkan soğuk hava, son derece sıcak olan bıçağın etrafında yavaş yavaş buz tabakası oluşturmuştu. Bir müddet sonra bıçağa sıcak nefesiyle üfledi ve buzlar yavaş yavaş çözüldü. Bıçağa yaptığı sıcak ve soğuk şoklama, alaşımın bıçağa iyiden iyiye işlemesini sağlamıştı.

Aynı işlemi diğer bıçağa da yaptıktan sonra ellerindeki bıçakları çok seri hareketlerle döndürüp önce birini Josef'e diğerini de Dorlas'a uzattı.

''Artık daha da güçlüsünüz.'' Dedi Mikail ve masmavi dev kanatlarını açarak göğe doğru yükseldi ve ''Her yaptığınızı O'nun rızası için yapın, gerisini düşünmeyin.'' Deyip gözden kayboldu.

Dorlas elindeki bıçağa bakıyordu, içinden '' Daha ne kadar şaşırabilirsin ki Dorlas... Bunlar rüya olamaz herhalde, olamaz çünkü senin kafan bunları görebilecek kapasitede değil Dorlas...'' diyerek kendisiyle iç muhasebesini yapmış ve olduğu yere oturmuştu.

Kazuo da yanına oturmuştu elini Dorlas'ın omzuna atarak'' Çok şanslıyız, dostum. İnanabiliyor musun bu olanlara.'' Dedi ardından biraz önceki şaşkın arkadaşının düşünceli ve sakin halini fark edince:'' Noluyor, sen iyi misin?'' diye sordu.

O sırada Josef de karşılarına geçip bağdaş kurup oturmuştu.Elini Dorlas'ın omzuna koyup sanki içini okumuşçasına'' Seni anlıyorum Dorlas. Ama emin ol bundan çok daha fazlası var.''

Dorlas:'' Gördüklerim mi hayal, yoksa bu yaşıma kadar yaşadıklarım mı?dedi. Kendini bilgiye adamış, evrenin sırlarını matematik ve fizikle çözmeye çalışan bir fizikçinin bunlara şahitlik etmesi bilgi dünyasını kökten sarsıyordu.

Yıllarca boş yere kafa yormuş, boşa çalışmışım.Tamam, bu kadar şey görmüşken bunları söylemem belki saçma. İblisler, küle dönüşmeleri falan yine anlayabiliyorum ama Tanrı aşkına biraz önce metallerin havada ısınıp dönmesi, buza dönüşmesi. Fiziği komple kafamda bitirdi.'' Dedi Dorlas.

Hayır,'' dedi Josef '' Asıl Fizik ve matematiğin bittiğini söylemen saçma.'' Dedi.

Hepsi hayali bunların patron.'' Dedi Dorlas '' Daha neyine ısrar ediyorsun.Beni daha fazla kandırmana gerek yok. Bu Kuantum'un da ötesinde.

Bu gerçeğin ta kendisi Dorlas.'' dedi josef''Yaratma gücünü bilmiyor ve kavrayamıyor olman bunları hayal yapmaz. Mutlak gücün yoktan var edebileceğine inanırsan bunların hiç birine şaşırmazsın.

Dorlas:''Peki yaşamamızın amacı nedir, kafayı yemek üzereyim. Bunca sıkıntıyı çekmemizin ne anlamı var. Her şey bir çırpıda olabiliyor işte gözlerimle gördüm. Neden bunca sıkıntıyı yaşıyoruz ki'' dedi sinirle ''İsterse Mikail her şeyi bitiremez mi, o mağarayı başlarına yıkamaz mı? neden patron neden?'' diye sitem etti.

Hata yapıyorsun.'' dedi Josef:''Bunları sorgulamak mutlak gücünün otoritesini sorgulamaktan başka bir şey değil. Allah çok kudretli, çok merhametli olduğu gibi çok da adildir. Yarattığı her şeye fırsat verir. Kızılkanat, Baltazar, Tartaba da bunlara dahil... O'nun katında tövbe eden her kim olursa bağışlanacaktır. 

Akşam karanlığı yavaş yavaş çökerken Josef gökyüzündeki karanlığı işaret ederek:'' Bak, görüyor musun?'' dedi karanlığa bakarak:'' Mutlak gücün kanunları, bilgi, matematik, fizik, edebiyat resim hepsi karanlığın içinde. Gözlerini kapatıp karanlığa dalmadan hiçbir bilim adamı, hiç bir sanatçı bilgiyi keşfedememiştir. KARANLIK, Mutlak gücün görünmeyen elidir. Biraz önce Kızıl kanadın önünde bir duvar varmış gibi görünmeyen bir perdeye toslaması O'nun kanunudur. Dört büyük melek O'nun emriyle bazı şeyleri var edebilir ve O'nun emriyle birbirlerine zarar veremez.

Sorgulama yeteneğini sana O, bağışladı. Sorgulama demiyorum ama dikkatli olmalısın aksi takdirde söylediğin şeyler O'nu inkara gider.

Haklısın, böyle bir şeyi asla yapmam.'' dedi Dorlas '' Ama ben sorgulamaktan ziyade cehaletime kızıyorum. Hiçbir şeyi anlayamamışım ona yanıyorum.'' dedi ve ayağa kalktı '' Kovanı parçalayacak mıyız?'' diye sordu.

Kazuo ve Josef de ayağa kalktı. Birbirlerine inanan gözlerle bakıp'' Yapalım, bitsin, Allah'ın izniyle.'' deyip aşağı mağaraya doğru harekete geçtiler.

Beyaz karanlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin