Helezon

162 23 26
                                    


Bu gece ağaç cenneti diye adlandırılan Kartal dağlarında kör edici bir karanlık hakimdi. Ağaçların arasında çıplak bedenli on iblis, dünyaya kızıl diyarın gazabını tattırma amacıyla neredeyse soluk almadan koşuyorlardı.

Yine aynı yer, yine bir gece, yine bir sessizlik ve yine Dorlas ilk seferinde olduğu gibi çaresizdi.

Mağarada arkadaşlarının yerde kanlar içinde hareketsiz yatmaları bir an panik yapmasına neden oldu ve başlarında kitlenip kaldı. Ardından kendine gelip Kazuo'yu koltuk altlarından tutup tezgahın duvarına yaslayarak oturttu. Bir yandan Kazuooo kendine gel derken bir taraftan da kamuflajının içindeki tişörtünü çıkarıp yırtmaya başladı.

Tişörtü kalın bir ip haline getirip Kazuo'nun kesik kolunun üstünden sıkıca bağladı ve göğüs hizasında tutması için göbeğinin üstüne sabitledi.

Josef'i sırt üstü çevirdiğinde onun da kanlar içinde olduğunu gördü elindeki tiörtün kalan kısmıyla tampon uygulasa da kanı durdurmaya yeterli gelmiyordu. Fazla vakti olmadığı belli oluyordu ve yara çok derindi.Sonra aklına birden Kazuo'nun sırt çantası geliverdi.

Koşarak mağaradan dışarı Kazuo'nun çantayı bıraktığı yere gitti. Gece görüşü kuvvetli olduğu için hiç zorlanmadan hızlı bir şekilde çantayı alıp mağaraya geldi içinden'' Kazuo sen bir şeyler düşünmüşsündür hadi, umarım işe yarar bir şeyler çıkar.'' Diyerek çantayı komple arkadaşlarının yanında yere boşalttı. Ufak bir çantadan başka ümit verici bir şey yoktu. Fermuarı açınca'' Kazuo sen bir tanesin.'' deyip baygın halde yatan arkadaşının tombul yanağından öptü.

Çantadan çıkardığı pratik dikiş atma makinesiyle Josef'in karnındaki yarığı elleri kan içinde birleştirerek dikmeye çalıştı. Dikişleri atarken '' Hadi Patron daha gençsin, yaşayacak önünde asırlar var.'' diyerek sesini duyurmaya çalışıyordu. Dikiş atmayı bitirince Kazuo'ya döndü asıl tehlikeli durumda olan Kazuo diye düşünüyordu. Çok kan kaybetmişti ve normal bir insandı. Josef'in kendini toplayacağına inancı tamdı.

Kazuo'nun yanında diz çöküp '' Hadi kardeşim, bak bana sözün var, kendine gel lütfen.'' Dedi ardından '' Beni Karinayla tanıştıracaksın daha lütfen kendine gel.'' Dedi ama tek düşüncesi onların sağ salim kurtulmasıydı.

Dorlasın her yeri kan içindeydi. Arkadaşlarının kurtulmasından başka bir şey düşünmüyordu. Bir şekilde onları arabaya kadar taşımalıydı ama nasıl? Diye düşünürken aklına İsac geldi.

''tabi ya.'' Dedi gülümseyerek artık ümidi tamdı hızlıca Josef'in cebinden telefonu aldı ve İsac'ı aradı.

İsac telefonu '' Buyurun efendim.'' Diye açtı.

Ben Dorlas.'' Dedi sonra '' Patron ve Kazuo yaralandı ve çaresiz durumdayım İsac. Lütfen bana yardımcı olabileceğini söyle.'' Dedi acı bir içtenlikle.

Durumları nasıl, çok mu kötü?'' diye sordu İsac telaşla.

Dorlas:'' Şu an kanamayı durdurdum fakat acil yardım gerekiyor.'' Dedi.

Tamam koordinatları söyleyebilir misin bana, yani şu an bulunduğun yerin koordinatlarını atabilirsen hemen ilk yardım helikopteri ayarlayacağım.'' Dedi.

Hayır bilmiyorum koordinatları.'' dedi Dorlas panikle.

Tamam, sakin olun; telefon sinyalinden koordinatlarınızı bulurum. Siz arkadaşlarınızla ilgilenin, en kısa zamanda helikopterin sesini duyarsınız.'' Dedi İsac

Yaşa be!!'' dedi Dorlas sevinçle ardından ''İsac sen çok yaşa, İsac sen gerçek bir kurtarıcısın, İsac adam gibi adamsın, İsac sen olmasan ne yapardık bilemiyorum.'' Diye sıraladı.

Önemli değil Bay Dorlas asıl ben sizlere minnettarım şimdi kapatmam lazım helikopteri ayarlamak için.'' Deyince Dorlas adamı meşgul ettiğini fark edip telefonu yüzüne kapattı. Ardından '' Salak Dorlas.'' Deyip eliyle alnına vurdu. 

''Adamın yüzüne kapattın telefonu aptal herif,'' dedi kendine kızarak ardından''Anlamıştır herhalde, ya başıma bir şey geldiğini düşünüyorsa şu an, tekrar aramalıyım, aramalı mıyım acaba, yok ya öyle olsa kendi arardı, yok yok en iyisi arayayım.'' Deyip tekrar aradı.

İsac:''Efendim, bir şey mi oldu?'' diye panikle açtı telefonu.

Dorlas:'' İsac, kusura bakma; yüzüne kapattım telefonu.'' Dedi ardından durmadan '' Zaten seni işinle alakalı güç duruma düşürdük bir de...'' derken İsac sözünü kesti ve :'' Bay Dorlas bunların yeri ve zamanı değil daha sonra konuşuruz şimdi kapatmam lazım.'' Deyip telefonu kapattı.

Malsın Dorlas, hatta salaksın, ne geliyorsa da başımıza bu aptallığın yüzünden geliyor. Of adamın gözünde iki paralık olduk yaaa.'' Diye kendine kızmaya devam etti.

Dorlas arkadaşlarını yavaşça kucağına alıp dışarı taşımaya başladı. Kazuo'yu bir ağaca yaslayıp oturttu Josef'i de yana yatık şekilde yere bıraktı. Dizlerini karnına doğru itekleyip yaranın gerilmesini engelledi. Mağaraya tekrar girip Kazuo'nun kabzasını ve Mikail'in yaptığı iki bıçağı çantaya koydu. Baltazar'ın kılıcına tiksinerek bakmış ve dışarı çıkmıştı.

Etrafta helikopterin inebileceği en uygun yerin yüz metre yukarıdaki dere yatağı olduğunu fark etti ve tesadüf mü bilinmez en uygun yerin tohumla temas ettiği yer olduğunu fark etti.

On metre aşağısında ise kendisini bu serüvene çıkaran ayının cansız bedenini gördü. Çürümeye başlamıştı ve etrafında da yavrularının cesetleri duruyordu. Dorlas ayıyı o şekilde görünce çok üzülerek'' Sana da mı kıydılar eski dostum.'' Diye ayıya seslendi.

Gökyüzü kapalıydı, kafasını kaldırıp '' Tanrım bütün bunlara ben sebep oldum, affet nolur.'' Diye yakarışta bulundu.

Helikopter tam da Dorlas'ın düşündüğü yere inmiş ve görevliler sedyelerle yaralıları helikoptere taşımışlardı. Helikopter havalanınca içerde yatan arkadaşlarının yanında oturan Dorlas son ken dere yatağına baktı ve'' Umarım burayı son görüşümdür diye içinden geçirdi.

Helikopter AŞK'ını kaybetmiş, AŞK'ından ayrı düşmüş ve AŞK'ını bulamamış üç arkadaşla uzaklaşırken mağaranın içinde ayin tezgahının etrafında yanan birkaç parça ateş birden alevlenmeye ve yükselmeye başlamıştı. Alimler alimi, dev kızıl kanatlarını açarak kanlı tezgahın üzerinde belirdi. Çok öfkeliydi işler istediği gibi gitmemişti. Karanlık perdeye doğru yaklaşıp eliyle perdeyi araladı.

Perdeden önce melekler şehrine düzenlenen saldırının başkomutanı oğlu Betr çıktı. Perde kapandıktan sonra tekrar perdeyi aralayıp kolundan tutarak Tartaba'yı çıkardı.

Alimler alimi, iki çocuğuna döndü ikisinin de gözünde turuncu alevler vardı. Tartaba intikam ateşiyle gözlerini parlatırken Betr'ın gözünde kıyamet yangını görülebiliyordu.

Aynı anda dağın zirvesine gökten bir ışık huzmesi helezon şeklinde inmiş ve yavaş yavaş toprakla temas etmişti. Toprakla temas etmesiyle yerden insan vücuduna bürünen ışık huzmesi etrafını aydınlatmaya başlamıştı...

Birinci Kitabın sonu

Sevgili okurlar, ilginize ve desteğinize minnetarım, ikinci kitaba başlamak istiyorum fakat sizlerin de desteklerini bekliyorum.

Kitapla alakalı yorumlarınızı küçük de olsa belirtirseniz çok sevinirim.

Umarım keyifli vakit geçirmişsinizdir esenlikle kalın.

Beyaz karanlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin