4. BÖLÜM

1.8K 603 169
                                    

Siyah minibüs bir anda durdu ve geri geri gelmeye başladı. Ecem'in kolundan tutup koşmaya başladım. Ama lanet olsun ki! Bir arabayla yarışacak özel güçlerim yoktu. Caddede koşmayı bırak aniden ara sokağa girdim. Ben alışkındım ama Ecem için aynısını söyleyemeyeceğim. Zorlansa da sesini çıkartmadı ve benim koşmaya devam etti. Arkama baktığımda minibüs hala peşimizdeydi. Kesik kesik cümlelerle konuşmaya çalıştım.

"Böyle olmayacak Ecem! Ayrılmalıyız!"

"Hayır! Eğer ayrılırsak birimizden birimizi yakalarlar. Anca beraber kanca beraber unuttun mu?"

Sinirle güldüm. Artık koşacak halimiz kalmamıştı ve araba önümüzü kesmek üzereydi.

"Ecem! Tartışacak vakit yok! Ben onları oyalarken sen kaç!"

"Gecem!"

"Ecem uzatma! İkimizde yakalanırsa kim kurtaracak bizi? Sen serçeye ulaş gerisine karışma!"

Ecem istemeye istemeye kabul etti. Ben aniden durunca Ecem koşmaya devam etti. Benim durmamla bana çarpmamak için durmak zorunda kaldılar. Arabanın kapısı hızla açıldı ve içinde dört adam ve Oğuz indi. Oğuz'un bakışlarındaki şaşkınlık kısa sürede alaylı bir sırıtışa dönüştü. Bakışları arkama kayınca bende döndüm. Ecem çoktan gözden kaybolmuştu. Rahat bir nefes verip tekrar Oğuza döndüm. Onunda bana baktığını görünce sırıttım. Bana doğru bir adım yaklaştı ve.

"Aferin! Göründüğün kadar aptal değilmişsin!"

Sırıtışım genişlerken bende aynı alay dolu sesle karşılık verdim.

"Aferin! Göründüğün kadar alçak bir piçmişsin!"

Oğuz sert bir tokat atınca yüzüm istemsiz yana döndü. Hiç istifimi bozmadan aynı alay dolu bakışlarımı ona diktim. Görüşümü engelleyen saçlarımı kulağımın arkasına aldım.

"Bu kadar mı? Biri o lafı bana söyleseydi. Sesini çoktan kesmiş olurdum!"

Oğuz sırıtıp.

"Sırası gelince onu da halledeceğim! Ama önce şu kaçan tavuğu bulalım."

Ecemden bahsediyordu. Endişelenmemeye çalışıyordum ama olmuyordu. İstemsiz kaşlarım çatılmıştı. Bu da Oğuzun bakışlarından kaçmamış olacak ki alayla güldü.

"Bak gördün mü? Şimdiden korku tüm benliğini etkisi altına almaya başladı."

"Gerçekten onu yakalayabileceğini mi sanıyorsun? Çok beklersin!"

"Bunu göreceğiz. Şimdi. Bin arabaya!"

Cevap vermeden bindim. Bakışlarım karşımda oturan Halit'e kaydı. Sinirimi kontrol altında tutmaya çalışarak.

"Bu kim? Yeni canlı bombanız mı?"

Oğuz bir bana birde Halit'e baktı. Alayla güldü.

"Senin üzerine gül koklamam kedicik. Nasıl olsa hala yedi canın var!"

Kaşlarımı çattım.

"Bombadan sonra neden iki canım gidiyor. Bir canımın gitmesi gerekmiyor mu?"

Oğuz gözlerini kısarak bana baktı. Elini başına götürüp asker selamı verdi. Sırıttım. Biliyorlardı. O gece otel odasındakilerin biz olduğumuzu biliyorlardı.

"Nasıl öğrendiniz?"

"Personel odasında bizim için bir hediye bırakmışsınız."

"Ah! Onu öldürmem gerektiğini biliyordum."

Güldü. Sonra ne o konuştu nede ben. Öldürücü bakışlarımı bir an olsun Halit'in üzerinden çekmedim. Ağzı ve gözleri bağlıydı. Ama sesimi asla unutmasına izin vermeyecektim. Çünkü bu adamın duyduğu son ses benim sesim olacaktı! Sonunda araba durmuş bizi depo gibi bir yere sürüklemişlerdi. Halit'i bağladıkları sandalyenin karşısına beni oturttular. Deponun kapısı açıldı ve içeri Yiğit girdi. Bakışları Halit'in üzerinde kısa bir süre oyalanıp beni buldu.

AYNA +18 #ilmelistanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin