10. BÖLÜM

1.3K 223 128
                                    

Atlas hocayla yeni hastanın seansların başlayalı üç gün olmuştu. Gerçekten ilginç bir vakaydı. Othello sendromu; Adını ünlü yazar William Shekespeare'in "Othello" adlı eserinden alan bu hastalık kişinin sevdiği birini aşırı derecede kıskanması durumu olarak ifade edilmektedir. Kişi eşinin hep kendisini aldattığını ve sadık olmadığını düşünür. Bu kişiler karşısındaki insana zarar verebilmektedir. Bu vakadaki hasta on sekiz yaşında, erkek bir hastaydı. Ailesi son derece normaldi. Hatta ilk tanıştığımda hastamda öyleydi. Seanslar devam ettikçe duyduklarıma ve gördüklerime inanamadım. Atlas Hoca'nın konuşmasıyla dikkatimi ona verdim.

"Bu günlük bitiriyoruz. Yarın aynı saatte buluşuruz Gecem."

Atlas hocayı onaylayıp toparlandım. Buradan direk kampüse geçecektim. Bu vaka beni biraz zorlamıştı. Notlarımı tamamlamam gerekiyordu. Vizelere çok kalmamıştı ve altından kalkacak tonla iş vardı. Birde üzerine Aybars belası eklenmişti! Ne güzel!

ECEM...

Kahvemden bir yudum daha alıp kataloğu karıştırmaya devam ettim. Uzun zaman sonra üzerimdeki depresif halimden kurtulmanın şerefine kendimi alışverişe verip hemen ardında soluğu güzellik merkezinde almıştım. Saçım bitmiş şimdi tırnağa geçiyorlardı. Adımın seslenilmesiyle bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirdim.

"Ecem! Gerçekten sensin! Nasılsın canım üniversiteden sonra iletişimimiz koptu. Ne kadar üzüldüm anlatamam!"

Zoraki gülümseyip aynı sahtelikte cevap verdim.

"Ya! Bende canım bende! Kusura bakma sarılamıyorum da!"

"Önemli değil canı! Ya ne diyeceğim. Benim fazla işim kalmadı senin de vaktin varsa bir kahve içelim mi dışarıda? Hem eski günleri yâd ederiz."

Of nereden çattım ben bu kıza ya! Hemen bir bahane bulmam lazım! Kötüsü kızın adını da hatırlamıyorum ki! Canımlı cicimli geçiştiriyorum! Allah sonumu hayır etsin! Çok âmin!

"Ya çok isterdim ama bir arkadaşa sözüm var. Başka zaman yapsak!"

"Aa! Lütfen kırma beni hem kimmiş bu arkadaş bende tanışmış olurum."

Yok ya kurtuluşum yok bu kızdan en iyisi kahveyi içip postalamak. Yanımıza gelen çalışan kıza bakarak konuştu.

"Şeyda Hanım sizi şöyle alayım."

"Tamam. Ecem bekle beni hemen işimi halledip geliyorum."

Adının Şeyda olduğunu öğrendiğim kıza yapmacık bir şekilde gülüp el salladım. Yok ya! Beni neyime dışarı çıkıp kafa dağıtmak! İki saat olmuştu ve ben hala Şeyda hanımın oturmuş aptal anılarını dinliyorum. Şeyda'ya bakmamak için sürekli gözlerimi etrafta gezdiriyordum. Bir anda beni izleyen bir çift gözle göz göze geldiğimde içtiğim kahve genzime kaçtı ve öksürmeye başladım. Şeyda panikle bana peçete filan uzatıyordu. Ama ben odaklanamıyordum. Çünkü o buraya doğru geliyordu.

"Ecem! Bu ne hoş bir sürpriz!"

Ben şaşkınca Yiğit'e bakarken Şeyda ağzının salyalarını akıta akıta Yiğit'e bakıyordu. Benden ses çıkmayınca Şeyda hemen öne atılıp.

"Oturmaz mısınız? Bu arada ben Şeyda!"

Diyerek elini uzattı. Yiğit bakışlarını kısa bir süreliğine benden ayırıp Şeyda'ya çevirdi. Yanıma otururken Şeyda'nın elini tutup çapkınca gülümsedi.

"Yiğit. Teklifiniz içinde teşekkür ederim. Siz söylemeseniz. Ecem beni akşama kadar bekletirdi."

Deyip bana baktı. Yiğit'i en son o gece barda doğum gününde görmüştüm. Yerimde huzursuzca kıpırdanıp zoraki konuştum.

AYNA +18 #ilmelistanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin