16- Kalın Duvardaki Çatlak

29.9K 3.1K 2K
                                    

Katy Perry - Harleys In Hawaii

Bunu gerçekten de beklemiyordum.

Oturup o 12 maddelik sözleşmeyi hazırladığımda Semih'in sınırlarını zorlayacağımı ve en sonunda pes edeceğini düşünmüştüm. Pes eden taraf ben olmak istemiyordum. Aslında ona randevuya çıkmak istemediğimi söylesem her şey oracıkta biterdi ancak elime geçen fırsatı onun sinirlerini bozmak için kullanmaya kararlıydım. Çünkü Semih benim sinirlerimi epey bozmuştu. 

Hem benimle "Seni kendim için istiyorum," diye dalga geçip hem de bundan kolayına sıyrılamazdı. Bu yüzden 12 maddeyi özenle hazırlamıştım.

Özellikle motosikletiyle ilgili maddeye geldiğimde her şeyi bitireceğini zannetmiştim. Israrcı davranmaya devam edersem 'başlatma sözleşmene, ben yokum' diye bir tepki alma olasılığım yüksekti. Ancak Semih, gözü gibi baktığı motorunu kullanmama izin vererek bana ilk golü atmıştı. Ondan sonra aradığım beraberlik çabaları için de harika bir hücum fırsatı yakalamıştım doğrusu.

Saçma sapan çıkartmaları değil kaskına yapıştırmak, motorunun yanına yaklaştırmama bile izin vermezdi. Onu en hassas yerinden vurduğumu düşünmüştüm. Çıkartmaları duyduğunda verdiği ilk tepki de bunu doğrular nitelikteydi.

Ama bunu da kabul edebileceğini hiç düşünmemiştim.

Üstelik karşılığında bir maddeyi çiğnemek için yaptığı anlaşma da neydi öyle? Buna nasıl izin vermiştim? Onunla konuşurken aklım başımda olmuyordu kesinlikle. Bu yüzden randevu provalarını Semih'e zehir etme planıma son gaz devam edecektim. Ben değil, o pes etmeliydi. Eğer onu pes ettirirsem ben kazanmış olacaktım.

Semih'in attığı konuma vardığımda onun biraz uzağımda, motoruna yaslanmış bir şekilde telefonuyla uğraştığını görmüştüm. Onu en son gördüğümden bu yana saç tıraşı olmuş olmalıydı çünkü siyah, gür saçları ensesinde çok keskin bir şekilde bitiyordu. Uzun bacaklarını öne doğru uzatmış, bir elini motosikletine dayamıştı.

Onu incelemeyi bırakıp yürümeye karar verdiğim anda başını kaldırdığında bakışları direkt olarak beni bulmuştu. Gözleri, gözlerimde birkaç saniye takılı kaldığında yaslandığı yerden doğruldu. Telefonunu ağır ağır deri ceketinin cebine sıkıştırırken gri yeşil gözleri acelesiz bir şekilde beni süzüyordu.

Bakışları altında kızarıp bozarmamak çok zordu. Bu yüzden gözlerimi gözlerinden kaçırmış ve Semih'e yaklaşmaya başlamıştım. Kendini kurda emanet eden kuzu gibi hissetmem normal miydi? Hayır, hayır. Kendimi kurda değil, kaplana emanet etmiştim.

Semih'in kötü bir niyeti olduğunu düşündüğümden değildi... Ama onun etrafında olmak, benim için tehlikeliydi.

Karşısında durduğumda parfümünün kokusu da burnuma sızmıştı. Belli erkek parfümlerinin kokusuna zaafım vardı. Kafamı kaldırıp "Selam," diye mırıldandım. Sesim biraz içime kaçmış gibi çıkıyordu. Boğazımı temizleyerek ona baktığımda hafif tebessümü kalbimin ayarlarıyla oynamaya başlamıştı. 

Tehlike, diye bağırıyordu aklım. Hemen buradan uzaklaş, diyordu ancak kalbim onunla aynı fikirde değildi. Hayır, diyordu. Ona, seninle dalga geçmesinin cezasını çektir.

"Selam."

Aramızda tuhaf bir sessizlik olurken bakışlarımı kaçırıp Semih'in bulduğu uçsuz bucaksız yeri incelemeye başladım. Bizden başka kimse yoktu. Hiçbir yaşam belirtisi dahi yoktu. Gerçekten de motosiklet kullanmaya çalışmam için mükemmel bir yerdi.

14 ŞUBAT SENDROMUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin