49- Semih Hoca

19.2K 2.6K 1K
                                    

Camila Cabello - Shameless

Semih'e güveniyordum.

Bir şey söylediğinde, bunu öylesine söyleyen bir tip değildi. Yaramaz tavırlarının ardında sorumluluk sahibi bir adam yatıyordu. Verdiği sözleri tutan biriydi. Konu işi olduğu zaman ise oldukça ciddiydi.

Bunların hepsini bilsem de böyle bir ciddiyetle karşılaşmayı beklememiştim.

Onu hiç çalışırken görmemiş olmamın getirdiği acemilikten olsa gerek, mimik oynamayan yüzüne bakarken şok oluyordum. Öğrencilere özel ders verdiğini ve bunda başarılı olduğunu biliyordum. Artık bunun için kanıtlarım da vardı. Ama sevgilisi olduğum için, bana karşı da ciddi davranmasını hiç beklememiştim. En azından bu denli ciddi olmasını beklememiştim.

Ufak bir tebessüm, imalı bir bakış, kalemi elimden alırken bilerek temas etmesi... Hiç değilse bunlardan biri olur diye düşünmüştüm ama hiçbiri yoktu. Gerçekten çok ciddiydi. Beni hayatında daha önce hiç görmemiş gibi davranıyordu. Ve bu da beni akıl almaz şeyleri sorgulamaya itiyordu.

Acaba aşkımdan kafayı sıyırıp ikimizi sevgili olarak hayal etmiş olma olasılığım neydi?

14 Şubat'ta randevuya çıkmış mıydık?

Beni gerçekten öpmüş müydü?

Sonuncu soru aklıma geldiğinde rahatlayarak bir nefes verdim. Beni öptüğü anları uydurmuş olmam mümkün değildi. Daha önceden böyle şeyleri hayal ettiğim olmuştu ve yaşadığım deneyimle kıyasladığımda... Hayallerim, gerçekten onunla öpüştüğüm anların yanından bile geçemezdi.

Ama bu yine de beni, sevgilisini, bu kadar görmezden gelmesini açıklamazdı. Gerçi beni görmezden gelmiyordu. Ben, onun durup dururken beni ısırmalarına, ağzından çıkan her sözcüğün kalbimi hoplatmasına, anlık yükselmelerine, öpmelerine, yakınlığına fazlasıyla alışmıştım.

Bana, özel ders verdiği öğrencilere davrandığı gibi davranıyordu.

İşine odaklanmıştı ve o bana bu kadar soğukken, şu an onun ne denli yakışıklı göründüğünü aklımdan bininci kez geçirdiğim için kendimden utanıyordum.

"Irmak?"

Semih'in sesini duymamla irkilerek kendime geldim. Dirseğimi masaya, çenemi de avucumun içine yaslayıp onu izlediğimi fark ettiğimde mümkünmüş gibi daha da utanmıştım.

"Sen beni dinliyor musun?" diye sordu, gri yeşil gözlerini kısarak. Yüzündeki ifade çok ciddiydi. Sakallarını iki gündür kesmiyordu ve uzunluk olarak ona en çok yakışan dönemdeydi. Yani ekstra bir yakışıklılık vardı üstünde. Beyaz tişörtü, esmer teninin üstünde öyle güzel duruyordu ki...

"Irmak, dedim." Semih'in biraz daha yüksek çıkan sesiyle tekrardan yerimde sıçradım.

"Anlaşılan dikkatin dağıldı," dedi. Gözlerini kaçırıp içine derin bir nefes çekti. Nefes alırken çok yakışıklıydı.

"Evet," dedim konuşmayı hatırlayarak. "Biraz dağıldı, üzgünüm."

"Daha derse başlayalı on dakika oldu, Irmak. Aklın her neredeyse, onu buraya çağır."

Aklım zaten buradaydı... Çaprazımdaki sandalyede oturan Semih'te.

Sevgililiğimizi askıya alıp bana tamamen öğrencisi olarak davranacağını söylediğinde onu ciddiye almayışım yüzünden gaflete düşmüştüm şimdi. Özellikle sabah beni arayıp evine çağırdığında ve burada ders çalışacağımızı söylediğinde gizliden gizliye gülmüştüm. Semih'ten böyle bir mesafe beklemiyordum. Sonuçta evinde, yalnızdık ve Semih, tam bir temas bağımlısıydı.

14 ŞUBAT SENDROMUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin