1∝2

2.6K 218 30
                                    

*30 Seconds To Mars - This Is War*

Tanışmamızın bu şekilde olması beni korkutuyordu. Hatta korkutmaktan da öte derin bir endişe salıyordu içime. Daha ilk anda bile sırtımdan soğuk terler döktüren bir adam, ilerleyen zamanlarda bana ne yapardı düşünmek bile istemiyordum.

Ağır adımlarımı attığım sokakta yalnızca ben vardım ama benimle birlikte içimdeki duyguları da ayrı bir insanmış gibi hissedebiliyordum. Bu duygu o kadar yoğundu ki, kurtulamıyordum.

Korku ve endişe.

Kendim için değil, arkamda kalacak çocuklar için endişeleniyordum. İçimde 'onlara bir şey olacak mı' korkusu vardı hep. Kendimi bu işe o kadar adamıştım ki benden bir parça kalıp kalmadığından bile emin değildim. Ama yine de başka türlü bana bir şey olmasını neden önemseyebilirdim ki? Ölüm, ancak arkanızda kalanlar varsa sizin için önemlidir çünkü. Benim arkamda da bakmam gereken çocuklar vardı.

Onlar olmasaydı kaçmak için bu kadar savaşır mıydım bilmiyorum. Daha zayıf ve ezik biri olurdum belki. Devletin beni bir denek gibi kullanmasına izin verirdim. Ya da bir canavar olurdum, masumların canını yakan bir gruba katılırdım. Onlarla beraber ben de insanları öldürürdüm. Ya da kaçak hayatı yaşardım. Hiçbirinden emin değildim. Gerçekten, çocuklar olmasaydı, ben kim olurdum? Ne olurdum?

Peki ya, Aaron Cole? Gerçekten benimle yemeğe çıkmak istiyor muydu? Daha da önemlisi, benim bir melez olduğumu anlamış mıydı? Ama nasıl? Anlam veremiyordum. Yüzüme bakıp anlayacak hali de yoktu sonuçta. Bu işte uzun süredir vardım. Bu zamana kadar kimse benim bir melez olduğumu anlamamıştı. Peki, o, nasıl olmuştu da anlamıştı?

Bunun cevabını bilmiyordum ama eğer kendi ağzıyla bana bildiğini itiraf ederse, o zaman sorabilirdim. Sanırım. Bu yüzden de bir güvenlik önlemi olarak onun yanında sanki bir sadıkmışım gibi davranmam daha mantıklıydı. Kendi kendime kuruntu yaptığım için açığa çıkmak istemezdim. Belki de gerçekten sadıklar hakkında bir şey bilmiyordu. Her ne kadar güvenlik şefinin oğlu da olsa o da bir insandı ve bu konudaki bildikleri de sınırlı olabilirdi. İnsanlara gerekli her bilginin verildiğinden emin değildim.

Öyleyse neden kendimi kandırıyormuş gibi hissediyordum?

Biraz daha yürüdüm. Saat gece 10'a yaklaşmıştı. Sokakların bu kısmı sessizdi ama hâlâ birkaç kişinin olduğunu duyabiliyordum. Bir ara sokağın önünden geçmeden önce duyduğum konuşmalar beni duraksattı.

"Adamı kimsenin gördüğünü sanmıyorum, dostum." dedi sarhoş olduğunu konuşmasından anladığım adam. Konuşmasını zar zor seçebiliyordum. "Herif, hayalet gibi."

"Bize ne be!" dedi karşısındaki adam. İçki içtikleri için arada gelen yutkunma seslerini duyabiliyordum. "Hem görüp ne yapacaksın?"

"Bilmiyorum," dedi ilk konuşan. Sesi biraz daha ayılmış geliyordu. Duyabilmek için duvara biraz daha yaklaştırdım kendimi. "Böyle biri var mıdır, gerçekten?"

Karşısındaki sarhoş olan güldü. Sanırım bu adam daha sarhoştu. "Ne o?" dedi hâlâ gülerken. "Yerine geçmeyi falan mı düşünüyorsun?"

"Ama bir düşün!" diye bağırdı tekrar içkisinden bir yudum alırken. Onları biraz görebiliyordum ama yüzlerini seçemiyordum, ateşin başında oturuyorlardı. Sanırım başka birisi olmak onu heyecanlandırmıştı ama kimden bahsettiklerini de bilmiyordum. Altı üstü sarhoşlardı zaten. "Senden bu kadar korktuklarını bir düşün. Adamın bayağı sert olduğunu duydum."

"Dostum," dedi diğeri gözleri kapanacak bir havayla. "Biz sarhoşuz farkında mısın?"

"Doğru," diye onayladı ilk konuşan adam, biraz sessizce. İkisi de içkilerini tokuşturdular ve 5 dakika sonra ikisi de sızmıştı. Sarhoşların edeceği muhabbet en fazla bu kadar olurdu zaten ama bahsettikleri sert adam kimdi? Devletin bundan haberi var mıydı?

Kusurlu Mekanizmalar (ASKIDA)Onde histórias criam vida. Descubra agora