1∝4

2.1K 187 35
                                    

Yine bir multimedia feels'ı geçiriyorum.

*Thousand Foot Krutch - Puppet*

"If your gonna run, how fast ya gonna run?

And If your gonna jump, how high can you jump?"


Bölüm ithafı, -biraz çıkarcılık olmasına rağmen jdjsf- yine de totem için buralara gelen lunatopia'ya olsun jhfdfd Başarılar, güzellik.


1∝4

Ayaklarım beni taşıyacak durumda değildi. Rüya görmüyordum değil mi? Yani biraz önce gerçekten, tüm katın elektriği damarlarımda akmıştı ve bu tatlı acısıyla kendini hissettiren bir olaydı ama bunu yaptığıma inanmıyordum. Peki ya Aaron, bir şey görmüş müydü?

Bunu ilk yaptığım zamanı hatırlıyordum. 13 yaşlarında olmalıydım. Yine devletin yaptığı rutin kontrollerden biriydi ve ben Efendi Milos'un odasında saklanıyordum. Görevliler gittikten sonra bile o kadar korkuyordum ki dokunduğum gece lambası bir anda sönmüştü. İşin garip tarafı o zaman bile ben de bir şeylerin farklı olduğunu hissetmiştim.

Yine biraz önceki gibi, elektriğe dokunan parmaklarım karıncalanmış, sonra acı hafif bir ışıkla beraber damarlarımdan süzülmüştü. Aaron, bunu bilmemeliydi. Üstelik bu yaşanılanları o zaman da kimseye söyleyememiştim, Efendi Milos'a bile. Zaten hayatımda bir tek o vardı ve beni koruyan da sadece oydu ama sanırım sırlarımla ona daha da fazla yük olmak istememiştim.

Küçük bir çocuğa oranla yeterince sırrım vardı ve bir zamandan sonra çenemi kapalı tutmam gerektiğini biliyordum. Bazı şeyler gizli kalmalıydı, yılların bana öğrettiği en iyi şey buydu.

"Oradan çıkmalısın." dedi Aaron. Sesinde bir duygu yakalayamıyordum ama kaşlarını çatmış olduğunu tahmin edebiliyordum. "Jeneratörler birazdan devreye girer, ilk oraya gelecekler."

Telefonu kablosuyla beraber kalem eteğin cebine attım ve USB belleği de hemen ardından oraya sakladım. Hızlı adımlarla odadan çıkmak için hareketlendim, kapıdaki şifre hala iş görüyordu ve bildiğim kadarıyla kendilerine özel yedek bir güç kaynakları vardı. Buna şükretmeliydim yoksa burada yakalanmam kaçınılmaz olurdu.

Kapıdaki şifreyi tekrar girerken tek düşündüğüm 30 saniye içinde buradan toz olmam gerektiğiydi. Çünkü burası verilerin depolandığı yer olduğundan, ilk kontrole gelecekleri yer burası olacaktı. Yine de Aaron'a bir cevap vermekten kaçındım. Ne kadar korktuğumu anlamasına ya da sesimi bir kez daha duymasına gerek yoktu.

Karanlıkta kalabalıktakileri seçemiyordum ama odadan çıktığım anda gelen sesleri işitebilmiştim. Bütün kat karışmıştı ve bunun tek sebebi bendim. Ben ve lanet olası korkum.

Ne olurdu biraz daha cesur olsaydım? Devletin içinde böyle bir işe giriştiğim için bile biraz daha cesur sayılırdım ama daha fazlası gerekiyordu. Çocukları ve kendimi koruyabilmem için daha fazlası gerekiyordu. Bazen gerçekten hiçbir şeyi hissetmeyen bir sadık olmayı istediğim zamanlar oluyordu, tıpkı şu anda olduğumuz gibi.

Her kattaki elektrikler ayrı bir yere bağlıydı ve bir katın elektriği gitse bile diğer katlar hiçbir şey yokmuş gibi devam edebiliyordu. 53. Kata merdivenlerden inerken aşağıdan gelen ışığı görebiliyordum. Bu kat tamamen aydınlıktı ve hiç sorun varmış gibi de gözükmüyordu. Hatta çoğu kişinin sakinliğine bakılırsa, bazılarının haberi bile yoktu.

Aaron'un nasıl çıkacağını bilmiyordum ama şu an kendime odaklanmalıydım. Hissiz bir sadık rolüne bürünerek asansöre bindim. Bu maske, yıllardan sonra yüzüme yapışmış gibiydi ve ben sadece çocukların yanında biraz olsun normal olabiliyordum. Asansörün kapısı tam kapanacağı sırada bir ayakkabı araya girerek asansörü durdurdu.

Kusurlu Mekanizmalar (ASKIDA)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum