1∝6

1.6K 165 2
                                    

Lütuf.

Gerçekten Aaron Cole, iplerimi kesmiş ve özgür olma lütfunu bana vermiş olabilir miydi? Yoksa, bu bir oyun, Aaron'un bana hazırladığı bir tuzak mıydı? Bir şeyler yapmam lazımdı, bir şeyler seçmem lazımdı. Ya durduğum mağazanın önünde dikilmekten vazgeçip usluca, o bomboş, sessiz daireye geri dönecektim, ya da huzuru çok nadir hissettiğim anlarda olduğu gibi yine çocukların yanında olacaktım. Fakat bu sefer bir fark vardı, ilk defa, her şeye rağmen onlarla uyuyabilirdim. Tüm korkularıma ve endişelerime rağmen onlarla olabilirdim.

Peki ya bunu yapmamın sonuçları ne olacaktı?

Gözüm telefona kaydı. Ekranındaki kırmızı nokta kendini belli etmek istercesine evimdeki noktayı işaret ediyor, güvendesin, diyordu. Hadi ama bir şeyler yap! Onlarla olabilirsin. İstediğin bu değil miydi?

İstediğim tam olarak da buydu aslında ama asla bu şartlar altında olmasını istememiştim. Bunu yaparken içimde bir şüphe taşımak istemiyordum. Korkarak onlara sarılmak, başlarını belaya sokmak istemiyordum. Fakat diğer türlüsü de mümkün değildi. Hiçbir zaman da mümkün olabilecek gibi durmuyordu.

Bu tek şansımdı. İlk ve tek şansım.

Mağazanın artık o ezberlediğim güvenlik kodunu yazarken bunları düşünmemeye çalıştım. Eğer Aaron beni görebiliyorsa bile, muhtemelen benim sadece gecenin bir vakti alışveriş merkezinde olduğumu düşünecekti. Yani eğer beni kontrol etmeye gelmezse. Ve çevredeki termal taramadan da kimseyi görememiştim. Beni takip eden ya da gecenin karanlığına güvenerek saklanan birileri yoktu. Güvenli duruyordu, albeniliydi.

Merdivenlerden sessizce inerken kafamın içinde oynamaya başlayan güvenlik kamerası görüntülerine tekrar baktım. İşte orada, yaklaşık 50 adım ötemdeki sağa dönüşte, bir güvenlik görevlisi duruyordu. Evet, bir güvenlik görevlisine rüşvet vermiştim ama hepsine değildi, yakalanabilirdim ama şanslıydım ki o tarafla işim yoktu.

Hemen sağımda kalan merdivenlerden ses çıkarmamaya özen göstererek indim. Şimdi duraklama zamanıydı. Kenarda bir yere saklandım ve güvenlik kameralarındaki görüntülerden kendimi teker teker sildim. Karanlıkta gözlerimden çıkan hafif ışık belli olsa da bir süre sonra sessiz koridor yine eski haline bürünmüştü.

Sessiz ve çocukları ürkütecek kadar kasvetli. O kapının ardından hiç çıkmıyor olmalarına seviniyordum. Eğer gerçek dünyayı görselerdi korkarlardı. Üstelik bu onlar için daha güvenliydi.

Ve şanslıydım ki Elwyn ve Ashley benim kadar inatçı değillerdi ve güvende olmanın gerçekten ne anlama geldiğini biliyorlardı. Bense küçükken o kadar inatçıydım ki güvende olmak yerine dışarıda bir yerde tehlikede olmayı tercih ederdim. Kıymetini şimdi anlıyordum ama bir kapı ardında yaşamaya mahkûm olmak da o kadar güzel değildi. Keşke çocukları gönderebileceğim başka bir yer olsaydı.

Keşke onları kendi büyüdüğüm yaşamın içine sokmaktan başka bir çarem olsaydı. Yine de, keşkeler hiçbir zaman işe yaramazdı.

Güçlendirilmiş metal kapının önüne geldiğimde yandaki düğmelerden güvenlik kodunu girerken bir yandan da kafamı boşaltmaya çalışıyordum. Onlar için güçlü olmalıydım, somurtmak bir işe yaramıyordu. Çocuklar da muhtemelen uyuyordu ve umarım kapıdan çıkan sesler onları uyandırmazdı. Kapı hafif bir sesle açılırken gelen kimsenin olup olmadığını kontrol ettim.

Sessizce içeri süzüldüğümde ardımdan kapıyı kapattım. Odanın kenarlarında olan mumlardan onları rahatça görebiliyordum, ikisi de ranzanın alt kısmında yatıyordu. Her şeye rağmen beraberlerdi.

Kusurlu Mekanizmalar (ASKIDA)Where stories live. Discover now