1∝16

1.1K 95 11
                                    

#Fall Out Boy - Light Em Up#

#Breaking Benjamin - Diary of Jane#

"Ne demek Big Ben'i Big Bang'e çevireceğiz?" Kalabalığın arasında Aaron'un peşinden koşuyordum ama o kendini savaş ruhuna ve bağrışmalara o kadar kaptırmıştı ki beni duymuyordu bile. "Aaron!" diye tekrar bağırdım sesimin ona ulaşması ümidiyle ama o birkaç adama sevinçle sarılırken hâlâ beni duymuyordu. Bir adam savaş çıkaracağı için nasıl mutlu olabilirdi? "Aaron, yeter! Konuşmamız gerekiyor! Aaron!" Adını son vurgulamamın üzerine salonda bir anda sessizlik olurken Aaron soru işaretlerini de yanında getirerek bana döndü ve bu mükemmel anı bozan tek şeyin benim dışımda ne olduğunu sorgulamak ister gibi baktı. "Konuşabilir miyiz?" diye tekrar ettim utanarak. Herkesin gözü benim üzerimdeyken Aaron ile konuşmak istemek küçük düşürücü gelmeye başladı ve ateşim çıkmış gibi vücudumun yanmasına sebep oldu.

"Ne?" dedi Aaron ısrarla diyeceklerimi bu kadar insanın arasında dememi bekleyerek. Kaşlarını kaldırmıştı.

"Özel olarak," dedim dişlerimin arasından çıkarmamaya özen gösterdiğim bir sesle. Bunu isteyeceğimi biliyordu ama beni bilerek zorluyordu adi herif.

"Burada özel olmaz."

"Evet," diye karşılık verdim alayla. "Bunu biraz önce çok net gördüm." Sinirlenmeye başlıyordum ve bu da sürekli kafamın içinde Aaron'un beni sinir ettiği anlara dair görüntüler görmeme yol açıyordu. Böylece daha çok sinirleniyordum. Sinirimi bastıracak yapmacık bir gülümsemeyle ekledim. "Şimdi, benimle gelir misin?"

"Gelelim bakalım," diye karşılık verdi sinirime aynı oranla. Tüm o eğlenen adam görüntüsü bir anda sönmüştü. Geçici bir maske olduğunu anlayabiliyordum. Anlaşmayı direkt kabul etmelerini bekliyordu ama gördüğümüz sahneden sonra anlaşmayı kabul etmeyecekleri çok net belli olmuştu. Yine de kendi kovanımıza çomak sokmamak için o adamları 6 saat bekleyecektik. Ve birilerini bekliyor olmak -özellikle de ihtiyacı olduğu için, Aaron'u çıldırtıyordu.

Benimle konuşmaya gelen Aaron olduğu için kimse odanın köşesinde konuşan bize bakamadı. Herkesin gözü itinayla başka bir yeri seçiyordu sanki. "Söyle," dedi Aaron odanın köşesine daha tam varamadan.

İyice köşeye sindim ve, "İnsanları oradan nasıl uzaklaştıracağız?" diye sordum. Ve cevap vermeden lafı ağzına tıkadım. "Önceden yaptığımız gibi diyeceksin, biliyorum. Önceden ne yapıyordunuz? Sadıkları nasıl çekiyordunuz?"

Aaron bunu bana söylemek istediğinden emin değildi, sorun bana söylemesi de değildi. Sadece bir şeyleri açıklamaktan hoşlanmıyordu ama bana sinir olduğunu belli edecek bir şekilde burundan bir nefes verdikten sonra açıkladı. "Nathan, sadıkları istenilen yere çekebilmek için onların kafasına bir frekans yolluyor. Sadece onların duyabileceği bir şey. Küçük bir alandaki sadıkları etkileyebiliyor sadece, tek problemi bu. Yeteri kadar çekemiyoruz çünkü her yerde devletin koyduğu sinyal bozucular var ve bizimkilerin sinyalini zayıflatıyorlar." Öfkeyle dudaklarını ısırdı ve ellerini saçlarının arasından geçirdi. "Nerede olduklarını tespit edemediğimiz için de elimizdekiyle yetinmek zorunda kalıyoruz. Gelen insan görünümlü sadıkların arasından, daha önce orada bulunan insanları ayırıyoruz. Olay yerinin son halinde sonradan gelen sadıklar bulunuyor."

Kısa bir an düşündüm. "Ama, arada insanlar da son anda geliyor, değil mi? Orada böyle bir şeyin olacağını ve kesinlikle de sadıkları tahmin edemezler. Bu yüzden ölümler yaşanıyor, değil mi?"

Bakışlarını kaçırmadı ama bana bakan kahverengi gözlerde kaçmak isteyen o parçayı gördüğümü biliyordum. Diğer melezlerle birlikteyken bu duyguyu hissetmiyordu. Fakat onu yaptıklarından dolayı yargılayan bir ben vardım ve evet, buna vicdan azabı deniyordu. "Evet."

Kusurlu Mekanizmalar (ASKIDA)Where stories live. Discover now