1∝7

1.6K 139 9
                                    

Three Days Grace - I Am Machine

Aradığım adamı nasıl bulacağımı biliyordum. MPDU'de çalışan bir korumaydı üstelik, başka nereye gidebilirdi ki? Ve ayrıca elimde bir de koordinat bilgileri vardı, onları unutmamalıydım. Belki şu an binanın çıkışındaki köşede adamı bekliyor olmam da o kadar önemli değildi ama yine de bekliyordum. Eğer bu adamın ölmesi gerekiyorsa, ölecekti. Şu an sorgulayabilecek bir konumda değildim.

Siyah kapüşonlu montumun cebindeki elimi biraz daha hareket ettirdim. Büyük cepteki susturucu takılı silahın tetiğini kavradı parmaklarım fakat oldukça yavaş hareket ediyordum, ani bir hareket yapmamam çok daha sağlıklı olurdu. Her görevden önce yaptığım gibi derin bir nefes aldım yine, bilmem kaçıncı kez. Hiçbir zaman kolay olmazdı.

Yaklaşık bir 15 dakika sonra, hava yeni yeni kararmaya başlamışken aradığım adam, elinde bir kahve, üstünde siyah bir montla dışarı çıkmıştı ve zaten çıkar çıkmaz da radarıma yakalanmıştı. Ciddi anlamda radara yakalanmaktan bahsediyorum. Gözümün önüne gelen mavi ışıkların arasında adamın kafasının üstünde beliren 'Steve Brooks' yazısını görebiliyordum çünkü.

"Tamam!" diye söylendim kendi kendime. "Adamı görüyorum bu kadar gözüme sokmanıza gerek yok!" Steve'in yürümesiyle -evet ona adıyla hitap ediyordum çünkü artık katili sayılırdım ve bu da onu öldürmeden önce yaptığım bir nevi son iyilikti- arkasından onu takip etmeye başladım fakat arada da belirli bir mesafe bıraktım. Arada yoldaki insanları ve güvenlik kameralarını kontrol ediyordum ve şimdiye kadar hiçbir şey yoktu. Ki zaten görseler bile, eminim şirkettekiler üstünü kapatacak bir şey bulurlardı.

Yine de başım hafif eğik bir şekilde ilerlemeye devam ettim, kapüşon zaten gözlerimi kapayacak kadar büyüktü. Gittiğimiz yol boyunca hava iyice kararırken sokaklardaki ışıklar yandı ve kara bulutlar habercisi olduğu yağmuru getirdi. İnsanlar yağmurun geleceğini tahmin edememiş gibi şemsiyesizdi ve herkes evine yetişmek için yağmurdan kaçarken, ıssız sokakta bir tek kurbanım ve ben kalmıştım. Bu güzel bir fırsattı.

Adamı kaybetmekten korkarak sokağı kolaçan ettim, bir gözüm hala Steve'in üstündeydi. Hızlı adımlarla arkasına yaklaştım ve susturucusu takılı olan silahı adamın sırtına dayayıp, "Ani hareketlerde bulunma," diye uyardım ve silahın emniyeti açtım. Her ne kadar yağmur şiddetini arttırmaya başladığı için silah gözükmeyecek olsa da yine de daha güvenli olması için silahı Steve ile aramda sıkıştırdım. Silah, Steve'in sırtına baskı yapıyor, onu kontrol etmemi sağlıyordu.

"Ne oluyor?" diye sordu Steve yeni yeni yeşermeye başlayan bir korkuyla. Bir korumaya oranla o kadar kalıplı değildi fakat yine de vücuduna oranla güçlü bir hava yayıyordu etrafa. Yine de elimden kurtulacak kadar güçlü ve cesur olsa bile benim kadar olamazdı, ben bir insandan fazlasıydım. Devletin bildiğin bile daha fazlası.

"Ani bir harekette bulunma," diye uyardım tekrar. "Sağa dön şimdi." Kıpırdayacak gibi oldu ama tekrar, "Sağa dön!" diye emredince istemeye istemeye sağa döndü ve ara sokağa girdi. Büyük çöp konteynırının yanına çektim ikimizi de, Steve ilk başta biraz zorluk çıkartacak gibi dursa da sırtındaki silahın öfkeli baskısını hissetmiş olacak ki ikiletmeye cesaret edemedi.

Karanlık ara sokakta ikimizdik sadece, bir tek ilerideki sokağın ışıkları vuruyordu buraya ama hem aydınlatmaya yetmiyordu hem de arada bir tel örgü vardı. Yani şu an kimse bizi rahatsız edemeyecekti, sokakta bir kedi bile kalmamıştı. O kadar sessizdi. Ya da şöyle demeliyim, yağmurun sesinden dolayı başka bir şeyi zaten duyamıyordunuz. Bir de çöp konteynırından hafifçe bir kötü koku yayılıyordu ama birazdan burasının kan kokusu onu bastıracağı için göz ardı edebilirdim.

Kusurlu Mekanizmalar (ASKIDA)Onde histórias criam vida. Descubra agora