trente trois

2.2K 135 142
                                    

"Anne ne olur biraz daha yatayım."

Alparslan'ın dördüncü kaldırma girişimi de sevgilisinin yorganı kafasına kadar çekip uykusuna devam etmesiyle sonuçsuz kaldığında sesli bir nefes verdi. Uykucu olduğunu biliyordu ama bu kadar fazla direneceğini tahmin etmemişti. Dün geç saate kadar beraber oyun oynamışlardı. Bu yüzden şimdi kalkamıyordu. Biraz daha uyumasına izin verebilirdi aslında ama okul kaydını yapmaya gidecekleri için kalkması gerekiyordu. O kadar oynamasına izin verdiği için kendine kızdı, iki ısrarına hemen kanmıştı. Alparslan'ın ona karşı olan zaafını kullanmaktan hiç çekinmiyordu küçük olan. Alparslan da zaten seve seve mutlu ediyordu onu. Güzel yüzünde çiçekler açtırmak kendi ruhuna da baharları getiriyordu.

Buğra yanına geleli neredeyse bir ay olmuştu. Bu bir ayı genelde evde sarmaş dolaş bir şekilde özlem gidererek geçirmişler, Alparslan'ın okula gitmesi gerektiği zamanlar haricinde de gezmişlerdi. Bazen Alparslan yokken Buğra şehri keşfetmek adına tek başına dışarı çıkıp dolaşıyordu. Bu gezilerinin biri kaybolup 'Gelip beni bul' diye Alparslan'ı arayıp ağlamasıyla sonuçlanmıştı. O günden beri çok fazla uzaklaşmıyordu yaşadıkları semtin çevresinden. Ailesinin yanındayken de çok fazla dışarı çıkmadığı için uzun süre yalnız kaldığında panik oluyordu hala. Alparslan diğer geçen her şey gibi bunun da zamanla geçeceğini umuyordu.

Sevgilisini bu şekilde uyandıramayacağını anladığında bir dizini yatağa yaslayıp dirseklerini iki yanına koyarak ağırlığını vermeden üzerine eğildi. Kafasına kadar çektiği yorganı bir eliyle indirip güzel yüzünü açığa çıkardı. Uyumaktan şişmiş dudakları, özenle yerleştirilmiş gibi duran hafif çatık kaşları, uzun sarı kirpikleri geçmiş zamanlardan kalma mükemmel bir tablo gibi görünüyordu. Uykusunda çok hareket ettiği için birbirine girmiş sarı tutamlarını düzeltti eliyle. Uyansın diye onunla uğraşıyordu ama hala uyumaya devam ediyordu. Burnunun ucuna kuş tüyü kadar hafif, ufak bir öpücük kondurdu. Huylandığını belli eden bir şekilde yüzünü kırıştırdığında Alparslan bu haline gülümsedi. Eğer kıyabilseydi her yerini büyük bir zevkle ısırırdı ama canı acır diye kıyamıyordu. Daha fazla huylandırmak için kafasını güzel kokulu boynuna gömüp küçük küçük öpmeye başladı. 

"Annen kurtaramaz artık seni elimden. Hadi kalk güzelim."

"İki dakika daha uyuyayım anne."

Sevgilisi kendisini öperken bile hala ısrarla anne demeye devam etmesi çok komikti. Belki de annesini özlemişti. Bu zamana kadar hiç yanlarından ayrılmadığı için bu da olası bir durumdu. Neredeyse her gün görüntülü konuşup iyi olduğundan emin oluyorlardı fakat Alparslan henüz o konuşmalara katılmaya cesaret edememişti. Her ne kadar Buğra aksinin mümkün olmadığını iddia etse de kendisini sevmezler diye endişe ediyordu.

"Buğram hadi kalk. Kızmaya başladım bak geç kalıyoruz." dediğinde tek gözünü açıp sevgilisine baktı. Uykusundan uyandırdığı için her ne kadar ona kızmak istese de bulundukları pozisyon buna izin vermekten çok ötedeydi. Öpücüklerini hissetmişti elbette, sadece daha fazla öpmesi için küçük oyununu sürdürmek istemişti. Yüzünün hizasındaki yakışıklı yüze gülümsedi önce. Sevgilisinin elalarının dudaklarına düştüğünü görünce üzerindeki sabah arsızlığıyla kollarını boynuna sarıp Alparslan'ı tamamen üzerine çekti.

"Günaydın öpücüğü vermeyecek misin bana?" diye masumca sordu ensesindeki saçları okşarken.

"Yaklaşık on dakikadır sana günaydın öpücüğü veriyorum."

Alparslan'ın sitem etmesiyle gülümsedi. Onu yalandan da olsa sinirlendirmek hoşuna gidiyordu. Gerçek sinirli haliyle daha önce hiç tanışmamıştı. Tanışmak da istemiyordu çünkü nedense korkutucu olduğuna inanıyordu ve biliyordu ki kendisine kızarsa dayanamaz oturur ağlardı.

Jolie Laide (bxb)Where stories live. Discover now