quarante et un

1.8K 104 237
                                    

"Yavrum bıraksana."

Buğra kafasını iki yana sallarken inatla "Bırakmam." diyerek cıkladı.

Alparslan yaramaz ifadesine bakıp  "Araba sürüyorum ama." diyerek ikna etmeye çalıştı sevgilisini. Ama son beş dakikadır olduğu gibi başaramıyordu.

"Böyle de sürersin, bak sürüyorsun işte mis gibi."

Alparslan derin bir nefes verip pes ederken Buğra zafer kazanmanın getirdiği mutlulukla sırıttı. Kantinde elini tuttuğu andan beri bırakası gelmiyordu. Belki de aralarının tam anlamıyla düzelmemesi ile de ilgili olabilirdi. Dibinden ayrılmak istemiyordu. Evet, kendisine iyi davranıyordu ama ondan henüz doğru düzgün bir özür dileyememişti. Çaktırmasa da içinde hala kırgın olduğunu düşünüyordu. Arada dalıp gittiğini fark edebiliyordu. Utancından dolayı içi sıkıntıyla dolarken derin bir nefes verdi. Bazen onun sevgisine layık olmadığını düşünüyordu.

"Hayırdır, noldu birden?"

Alparslan sorar bir tavırla göz kırptığında omzunu silkti buruk bir gülümsemeyle. İçinden geçenleri dökmek istiyordu ama hiçbir zaman ağzı iyi laf yapan biri olmamıştı. Bazen zihninden geçenler büyülü bir şekilde karşı tarafa ulaşsın istiyordu.

"İçinde tutma, söyle."

Alparslan içten içe kendini yiyip bitirdiğini bildiği için konuşturmaya çalışıyordu. Onu affetmişti, zaten ilk pişman bakışlarında affetmişti ama yine de bazı şeylerin eski haline gelmesi zaman alıyordu.

Evin önünde durduklarında Buğra koltukta kendini yan çevirip ona doğru dönerek kafasını koltuğun başlığına dayadı. Alparslan'ın bakışları üzerine düştüğünde konuşmak için kendinde cesaret kırıntıları arıyordu hala. Sevgilisi onu yüreklendirmek istercesine gülümseyip elini okşadığında o da gülümsedi. Sorunu onunlayken bile yine ondan destek alıyor olması içini buruk ama sımsıcak bir hisle kaplarken hayatındaki insanın güzelliğinden ağlayacabileceğini hissetti. Hiç böyle bir sevgi görmemişti, hiç böyle bir merhametle tanışmamıştı. Gerçek olması bile mucize gibi geliyordu hala.

"Söylediklerim için özür dilerim. Senin duygularını görmezden geldim, nasıl hissettiğini düşünmedim. Kendi sinirim ve üzüntümden senin söylediklerini inatla reddettim."

Üzüntüyle eğdiği başını kaldırıp yüzüne baktı. Kendisini şefkatle dinliyordu. Kötü bir karşılık almamanın verdiği cesaretle sözlerine devam etti.

"Ama şimdi anlıyorum, çok iyi anlıyorum hem de. Bundan sonra daha farklı bir Buğra olacağım söz. Elimden geleni yapacağım. İnanıyorsun bana değil mi?"

Alparslan onun kendinden emin duran tatlı hallerine gülümserken elini yanağına yaslayıp baş parmağıyla yumuşak tenini okşadı.

"Ben Buğra'mı böyle seviyorum. Sana her zaman tüm kalbimle inanıyorum, ne yaparsan desteklerim ama değişmek zorunda değilsin. Kendini hiçbir şey için zorlamak zorunda da değilsin. Sana kızmıyorum tamam mı? Küs de değilim bebeğim, üzme kendini."

Buğra kafasını şiddetle iki yana sallarken "Zorlamıyorum ki, gerçekten istiyorum." diyerek ne kadar istediğini göstermeye çalıştı. Alparslan gülerek saçlarını karıştırdı.

"Gördüm ne kadar istediğini, şov yaptın resmen milletin içinde."

Buğra gülerek kafasını eğdi. Kendisi de düşündükçe gülümsemeden duramıyordu. Şimdi okulun çoğu ilişkilerini biliyordu. Biraz korkutucu olsa da Alparslan yanında olduğu sürece kimse ona zarar veremezdi. Tuhaf bakışlara maruz kalacaklarının farkındaydı ama değişik bir şekilde kendisini buna hazır hissediyordu.  

Jolie Laide (bxb)Where stories live. Discover now