quarante deux

1.7K 99 179
                                    

Merhaba, öncelikle hepimizin başı sağolsun demek istiyorum. Hiçbir zaman izi silinmeyecek bir acı yaşadık ama en nihayetinde insanoğluyuz, yaşadıklarımızdan ders çıkarmayı pek bilmiyoruz. Allahım hiçbirimize bir daha böyle bir acı yaşatmasın inşAllah.

Eminim tek bir kelime yazamayan, okuyamayanlar olduğu gibi burada kafa dağıtan, bir nebze olsun iyi hissetmeye çalışan kişiler de var. Herkes acısını farklı
bir şekilde yaşıyor.
O yüzden ben de eğer okumak isteyen olursa diye daha fazla beklemek istemedim. Hemen normalleşmemiz imkansız ama
iyi olmaya çalışacağız🥲💖
Kendinize çok iyi bakın,
Allaha emanet olun💜

"Çek şunu, istemiyorum."

Buğra oyun kolunu kendisine uzatan sevgilisine arkasını dönerken istemsiz bir sinirle doluydu tüm vücudu. Alparslan'a sinirli değildi aslında, oyuna sinir olmuştu ama tabi ki oyunla kavga edemediği için onunla kavga ediyordu.

"Ya sabır, lan ben ne yaptım?"

Buğra alev topuna dönmüş yeşillerini ona çevirdiğinde Alparslan susma kararı aldı. Üst üste beş kere yenilince sinirden delirmişti. Daha sonra kolun bozuk olduğunu iddia etmişti. Kolları değiştirip tekrar yenildiğinde ise kendisini kandırıp yeniden bozuk kolu verdiğini söyleyerek Alparslan'ı çıldırtmıştı. Üstelik bilerek yenilmeye çalı mıştığında da anlayıp daha çok kızıyordu. Alparslan içinden sabır çekerek derin bir nefes verdi.

"Buğra duvara fırlatacağım şimdi şu elimdekini bak, bana dönsene."

Buğra omuz silktiğinde sinirle gülerek elindekini gerçekten fırlatmamak için sakince halıya bıraktı. Arkasındaki koltuğa kafasını yaslarken sırf inadından bağdaş kurup duvarla bakışan sevgilisine çevirdi bakışlarını. Oyun oynarken tüm karakteri değişiyordu ve beş yaşına düşüyordu. Bunu zaten onunla ilk tanıştığı andan beri biliyordu ama bugün gerçekten kendisini delirtmişti. Asla ama asla söylediği hiçbir şeyi kabul etmiyor, her şeye itiraz ediyordu.

"Bana bakmak için on saniyen var yoksa yapacaklarımdan ben sorumlu değilim."

Buğra duyduğu cümleyle yerinde kıpırdandı ama yine de inadından ödün vermeyerek kendisine dönmedi. Alparslan sabrının sonuna gelirken kendisine ters bir şekilde oturan sevgilisinin omuzlarından geriye doğru çekerek kafasının kucağına düşmesini sağladı. Buğra aniden yere yapışmanın getirdiği şaşkınlıkla kalkmak isterken omuzlarından bastırarak durdurdu onu.

"Dur yerinde, beni çıldırtma."

Buğra sert tavrına kaşlarını çatarken "Çıldırırsan çıldır." diyerek gözlerini kapattı. Öyle pis bir inadı vardı ki insanın tansiyonunu çıkartıyordu. Alparslan çatık kaşlarını parmaklarıyla düzeltip alnına dökülen saçlarını geriye doğru taradı.

"Kaşlarını çok çatma bak öyle kalırsın."

Buğra gözlerini açıp istemsizce yeniden kaşlarını çattı. Sonra sevgilisinin kurduğu cümle aklına geldiğinde kaşlarını düzeltti umursamıyormuş gibi bir tavırla. Alparslan sözünü dinlemesine gülerken bacaklarına uzanmış sevgilisine eğilip burnundan öptü. Buğra huylanarak kafasını yana çevirdi.

"Öpme beni sinirliyim şu an."

Alparslan hırçın tavırlarına karşılık onu daha çok delirtmek adına "Öpemeyeceksem neden sevgilimsin?" diyerek bu sefer eğilip alnından öptü. Buğra yattığı yerden somurtarak kalkıp ona doğru döndü.

"Öpüşmeden sevgili olunamıyor yani?"

Gıcıklığı üzerinde olduğu için lafları tersinden anladığında Alparslan tavrına gözlerini devirip yanaklarını sıktı.

Jolie Laide (bxb)Where stories live. Discover now