quarante quatre

1.5K 95 162
                                    

Temmuz
19:03

Alparslan arabanın içinde emniyet kemerini bile çıkarmadan otururken arabanın önünde dikilmiş, kendisine bakan sevgilisine bakmaya cesaret edemiyordu. Arabanın kaputuna iki kez vurduğunda bakışlarını istemeye istemeye yüzüne çıkardı.

"İn şu arabadan."

Alparslan masum olduğunu düşündüğü bakışlarını ona yollarken yüzünde yumuşamaya dair hiçbir ifade göremediğinde yeniden direksiyona indirdi bakışlarını. İnmek istemiyordu. Hayatında bu kadar endişe içerisinde hissettiği başka bir an hatırlamıyordu. Normalde soğukkanlı bir insan olmasına rağmen şu an sakinliğini de koruyamıyordu.

Buğra ondan bir adım göremediğinde yanına gelip arabanın kapısını açtı. Hala aynı şekilde oturuşuna karşın eğilerek emniyet kemerini çıkardı ve kolundan çekiştirerek kaldırmaya çalıştı.

"Kalk hadi Alparslan, yemin ederim bayılacağım şimdi."

Alparslan çaresizce yerinde kıpırdanırken kendisine birazdan dalacakmış gibi duran sevgilisine baktı. Gerçekten sinirli görünüyordu ve haklıydı. Bir haftalığına ailesinin yanına Bursa'ya gelmişlerdi fakat Alparslan ilk defa tanışacakları için korkusundan hareket edemiyordu. Yanlış bir hareket sergileyip ya da yanlış bir şey söyleyip kötü bir profil çizmekten öyle çok korkuyordu ki bu yüzden Buğra on dakikadır kendisini ikna etmeye çalışıyordu.

"Ya yanlış bir şey yaparsam?"

Buğra sesli bir nefes verip gözlerini devirdi. Endişesini anlamıyordu çünkü zaten harika bir insandı. Nerede ne konuşması gerektiğini bilen, ağırbaşlı biriydi. Onu sevmemeleri için ortada hiçbir sebep yokken bu kadar kuruntu yapması Buğra'yı delirtiyordu. Temmuzun sıcağı altında eriyecek gibi hissederken bıkkınlıkla olduğu yere çöktü.

"Aşkım, yanlış bir şey yapmayacağını biliyorsun. Hem benim ailem insan yemiyor ki, yanlış bir şey yapsan ne olur? Sen de onların oğlusun."

Alparslan söyledikleriyle derin bir burukluğun içinde boğulurken haklı olduğunu biliyordu ama kendine engel olamıyordu. Beklentiyle bakan gözlerine ve gülümseyen yüzüne daha fazla dayanamayıp Buğra'yı da çöktüğü yerden kaldırarak arabadan çıktı. Hem ailesini çok özlediğini biliyordu, daha fazla bencillik etmek de istemiyordu. Belki de bu kadar gerilmesine gerek yoktu, kendini sakinleştirmek adına derin bir nefes alıp arabayı kitleyerek Buğra'yı takip etmeye başladı. Buğra üç adım gerisinde yürüyen ve hayatında ilk defa bu kadar stresli olduğu için fazlasıyla komik görünen sevgilisine gülmemek için dudaklarını ısırırken elini tuttu. Alparslan hızla elini çektiğinde kaşlarını çatarak ona baktı. 

"Tutma elimi, sakın bana temas etme."

Buğra abartılı tavrına bugün ikinci kez göz devirirken yeniden elini tutmaya çalıştı ama izin vermeyeceğini anladığında pes ederek surat asıp yürümeye devam etti.

"Şeytan mıyım ben Alparslan ya, ne demek temas etme?"

Alparslan çok tepki verdiğini biliyordu ama imaj meselesine kafayı taktığı için, ailesinin yanında Buğra'ya karşı fazla samimi bir hareket sergilememek adına ekstra kasılıyordu. Onun adımlarına yetiştiğinde belinden tutarak hafifçe kendine doğru çekti.

"Estağfurullah sevgilim öyle demek istemedim ben, sadece mesafemizi koruyalım diye söyledim."

Buğra açıklaması karşısında tatmin olmadığından dolayı iki saniye yüzüne bakıp yürümeye devam etti. Daha şimdiden böyleyse birkaç gün boyunca neler olabileceği hakkında kara kara düşünmeye başladı küçük olan. Alparslan'ın tavrına bakılırsa gizli aşıklar gibi kıyıda köşede öpüşeceklerdi ve Buğra'nın bu duruma şimdiden sinirleri bozulmuştu. Belindeki elini ittirip "Mesafeni koru." diyerek evlerinin zilini çaldı.

Jolie Laide (bxb)Where stories live. Discover now