21

1.9K 219 110
                                    


Batuhan'dan

"Neden gelmiş yıllar sonra?" Tolga sinirle konuştuğunda diğerleri kaş, göz işareti yaparak onu susturmaya çalışıyordu.

Bunu ben de anlamıyordum. Neden gelmişti? Ailesi bile burda değildi bildiğim kadarıyla. Sadece akrabaları vardı bu mahallede. Garip geliyordu açıkçası.

Bedenlerimize dönene kadar geri dönerdi büyük ihtimalle. Açıkçası uğraşmak istemiyordum. Karşılaşırsak eğer gelip de benimle, yani Serhat ile konuşmak isterse ne diyeceğimi bile bilmiyordum.

"Niye geldiyse gelmiş. Bizi ilgilendiren bir konu yok ortada." Dedim konuyu kapatmak için. Serhat burda olsaydı o da böyle derdi bence. Eskide kalmış bir mevzuydu sonuçta. Ya da değil miydi ki?

"Sen öyle diyorsan öyledir abi."

"Açım ben. Kahvaltı nerde?" Tolga'ya yönelik konuştuğumda telefonu çaldı. Bütün gün birileri arıyordu bu çocuğu. Sekreter gibiydi resmen.

"Oo kankam naber ya?" Diye yayvan bir şekilde konuşmaya başladı. Son zamanlarda biz hariç bir kankası olmuştu. O da Alp.

"Kahvaltı yapacağız biz de. Beni bekliyorlar daha doğrusu." Piç gibi sırıtarak suratıma bakmaya başladı. Kahvaltıyı en son o hazırlayacaktı ama araya kaynattı.

"Bilemedim ki şimdi. Bizimkilere sorup sana döneyim ben olur mu? Peki o zaman. Hadi görüşürüz." Telefonu kapatıp bize döndü tekrardan. Bir şey soracak gibiydi.

"Dışarıda kahvaltı ediyorlarmış, bizi de çağırdılar." Bunların her gittiği yere bizi de çağırması garip gelmeye başlıyordu bana. Bir iş çıkacaktı bu işin altından bir gün.

"Olur."

"Olmaz."

Yusuf ve Semih aynı anda konuştuğunda bakışlarım onlara döndü. Yusuf gitmek istiyordu ama Semih her zamanki gibi kendini geri çekiyordu.

"Hayırdır Yusuf, niye her çağırdıklarında gidelim diyorsun?" Semih'in sorusuyla Yusuf kızarmaya başladı. Nedenini ben anlayabiliyordum ama diğerlerinin bu konuyu anlayabilecek kapasitesi olduğunu sanmıyordum. Daha doğrusu akıllarına böyle bir şey asla gelmezdi.

"Kafa çocuklar diye dedim. Yoksa gitmeyeceksek gitmeyelim Allah Allah."

"Sana kafa göz bir dalarım, görürsün kafayı. Adam benim götümün peşinde resmen. Gitmem ben bir yere."

"Abartma. Amacının o olduğunu sanmıyorum." Dedim. Furkan çapkın herifin tekiydi ama yine de Semih gibi birine yaklaşma amacının seks olduğunu zannetmiyordum.

"Semih rahatsız hissediyorsan söyle ona. Sen tam olarak bir şey söylemediğin sürece o çocuk kendini geri çekmeyecek."

Furkan, ona tam olarak bir cevap verilmediğinde vazgeçmeyi pek seven bir tip değildi. Zamanında benim bile peşimden koşmuştu. Amacı sadece yatmaktı benimle bunu biliyordum. Ama tipim olmadığı için reddettim onu.

Karşısına geçip net bir şekilde 'seni istemiyorum' dediğimde ise vazgeçmişti. Birkaç olaydan sonra da arkadaş olmaya karar verdik.

"E ne yapıyoruz, söyleyin. Çocuk bekliyor."

"Gidelim bari. Öldüm açlıktan zaten." Diğerlerinin keyfini beklerken bayılacaktım artık açlıktan. Semih itiraz edecekken elimle susmasını söyleyip odaya geçtim hazırlanmak için.

Üzerimi değiştirdiğim sırada kapı tıklatıldı. Gelmesini söylediğimde kapı açıldı ve içeri Yusuf girdi. Ne oldu dercesine başımı salladım. Tedirgin duruyordu.

"Abi kapı çaldı." Evin kapısından bahsediyordu sanırım ama anlamamıştım. Yutkunup devam etti. "Ayşem abla geldi." Dediğinde şokla baktım yüzüne. Ne işi vardı benimle?

"Tamam geliyorum." Dediğimde yüzünde şaşkınlık ifadesi oluştu ama başını sallayıp kapıyı kapattı. Ne konuşacaktım ki ben bu kadınla? Ya eski şeylerden bahsederse ne yapardım?

Saçlarımı çekiştirip odadan dışarı çıktım. Dış kapıya yaklaştığımda bizimkiler arkama dizildi. Onlara bir bakış attığımda içeri geçtiler hızla.

Kapıya uzandı elim ama açamadım. Ne diyecektim ben şimdi bu kadına? Çıkmazın içindeydim resmen. Beni ilgilendirmeyen şeyleri duymak istemiyordum. Ne de olsa Serhat'ın özeliydi bu.

Kapıyı açtım en sonunda. Öylece kapıda dikilmiş ellerini izliyordu. Bakışları en sonunda bana döndü. Gözleri dolu dolu oldu bir anda.

"Merhaba." Dediğinde başımı salladım. Suç bulmak istemiyordum kadına ama onca şeyden sonra çıkıp gelmesi ve ardından Serhat ile konuşmak istemesini anlamıyordum.

"Nasılsın Serhat?" Diye sorduğunda sesi titredi hafiften.

"İyiyim, sen nasılsın?" Dediğimde hafif gülümsedi. Tedirgin bir gülümsemeydi bu.

"İyiyim. Akrabaları görmeye geldim." Dediğinde başımı salladım yeniden. Hoş gelmişti ama beni ilgilendirmiyordu. Serhat'ı da ilgilendirmiyordu bence. Sonuçta evli bir kadındı. "Ve seni görmeye geldim."

"Göreceğini gördün. İyi günler." Kapıyı kapatmaya yeltendiğimde eliyle durdurdu.

"Serhat lütfen konuşalım mı biraz?" Konuşacak bir şeyim olmadığı için kapatmaya çalışıyordum ama izin vermiyordu bana.

"Konuşacak bir şey olduğunu sanmıyorum."

"Ben boşandım Serhat." Dediğinde elim öylece kapı kulbunda kaldı. Yanında eşini görememiştim geldiğinde. Sadece çocukları vardı.

"Bu beni ilgilendirmiyor. Gitmem gereken bir yer var. Kusura bakma." Kapıyı kapatmama izin vermediği için çıkmanın en iyisi olduğunu düşündüm.

"Hazırlandıysanız gelin!" Bizimkilere doğru bağırdığımda anında kapıya koştular. Şerefsizler dinliyorlardı resmen.

"Serhat özür dilerim. Hepsi babamın suçuydu!"

Evden uzaklaştığımız sırada arkamdan bağırdı. Adımlarımı durdurdum. Bizimkiler yüzüme bakıyordu öylece. Bir şey demedim. Ne diyebilirdim ki öyle olsa bile? Yine beni ilgilendirmeyen bir olaydı bu.

Yürümeye devam ettiğimde diğerleri de bana ayak uydurdu. Bir şey diyemiyolardı. Benden bir tepki bekliyorlardı ama ben ne diyecektim? Daha doğrusu Serhat ne diyecekti?

Affeder miydi? Yeniden birlikte mi olurdu onunla? Hâlâ seviyordu belki de. Belki de bu yüzden kabul ederdi. Tahmin edemiyordum açıkçası.

Nasıl bir işin içine düşmüştüm ben böyle?

~~~~

Bu aralar çok zorlanıyorum yazarken. Ve bomboş bölümler yazıyorum gibi geliyor. Hiçbir şey yok ortada cidden. Of of.

RUH SAPMASI |BXBWhere stories live. Discover now