IX🌼

1.4K 186 130
                                    

Neden sınırları umursuyoruz ki?

Sınır: canım(n)ız ne isterse;)




















Yazardan~

"Demek araları yeniden düzelmiş?"

"Evet, Leydi Chin-Sun"

Kadın karşısındaki bedene bakarken derin nefes vermişti. Elindeki kadehi tek seferde kafasına diktiğinde boğazını yakan sıvıyla gülümsemişti.

"Buna darıldığını sakın belli etme. Jimin sandığımızdan daha dik başlı. Yap desen yapmaz, yapma desen yapan tip. Kaleyi içten fethetmemiz gerek. Şimdiye kadar aranızı nasıl tuttuysan öyle devam et. En büyük destekçisi gibi görün"

Alexander emin şekilde başını sallayıp "Jimin'i elde etmek için her şeyi yaparım" dediğinde Chin-Sun'un sırıtışı büyümüştü. Bu aşık genci avuçlarında tutmalıydı. Zaten çıkmazdayken ona kendi ayaklarıyla gelen Alexander'di.

Aşık olan genci harcayacağı için üzülse dahi umurunda değildi.

Flashback~

"Bunlardan emin misin? Jimin'i mühürlememiş mi gerçekten? Jungkook'un ona böyle tolerans göstereceğini bilmiyordum"

Chin-Sun mutluluktan çığlık atabilirdi. Karşısına dikilen genç Ahnjong ve Jimin'in konuşmalarını dinlediğini söyleyerek her şeyi ona anlatmıştı. Her şeyden mahrum bırakılan kadın için çıkış yolu belirmişti adeta.

Bu yüzden düz tutmaya çalıştığı sesiyle "Birlik olursak ikimizde isteğimize ulaşırız" dediğinde Alexander hevesle başını sallamıştı. Jimin'i seviyordu ve onu elde etmek için her şeyi yapabilirdi.

"Elbette Leydi Chin-Sun. Tek isteğim sonda Jimin ile olmak"

Flashback end~





🌼





"Böğürtlenleri ne yapacaklar peki?"

Jungkook boy aynası önünde dikilmiş gömleğini iliklerken yanı başında zıplaya zıplaya sürekli bir şeyler soran Jimin onun mutluluk sebebiydi. Aralarındaki soğukluğa son verdiklerine öylesine mutluydu ki. Dünyalar onundu!

Şimdi de sabah uyandıklarında Jimin'in gece sehpaya bıraktığı böğürtlenleri hizmetlilere vermiş, turta yapmalarını söylemişti. Sevdiği insanlarla kahvaltı yapacaktı ve bundan güzel çok az şey vardı.

"Kahvaltıda göreceksin" diyerek takımının ceketini de giydiğinde Jimin'e dönmüş, beyaz takımda bir meleğe benzeyen Omega'ya "Çok güzelsin" demişti. Çehresindeki hakiki tebessüm mavi gözlüye de bulaştı. Utangaç edada "Teşekkür ederim, sen de oldukça güzelsin" dediğinde bu tavrıyla Alfa'nın kalbi hızlanmıştı. Masumluğu kalbine zarardı.

Sessiz bir yolculuğun ardından yemek salonuna indiklerinde sofrada gördüğü Taehyung beklemediği şeydi. Yine de bunu belli etmedi, Jungkook'un çektiği sandalyeye oturdu.

"Günaydın güzellik"

Tam karşısında oturmuşken el sallayıp kare gülümsemesiyle onu selamlamasına afallamıştı. Dün gece sarayı inletecek derecede ağlayan birisi için oldukça deli dolu selamlamaydı.

Bir şey bildiğini belli etmemek için gerçekçi gülümsemesiyle "Size de günaydın" demişti. Aslında cümlesinin sonu yarım bitmiş gibiydi. Ona nasıl sesleneceğine dair hâlâ bir fikri yoktu.

"Taehyung! Adım bu! Unuttun mu yoksa? Bana yalnızca Taehyung de"

"Hayır unutmadım Taehyung"

Emin sesiyle kıkırdamıştı yeşil gözlü Omega. Jimin ise ikisini izliyordu. İnatla Taehyung'a bakmaya çalışan Jungkook'a hiçbir şekilde bakmayan Omega gözünden kaçmayan ilk şeydi. Muhtemelen dün geceden kaynaklı bir şeydi. Ki, Alfa "Bana günaydın yok mu? Dün barışmıştık ama" dediğinde bunu doğrulamıştı.

Noemí JikookWhere stories live. Discover now