XIV🌼

1.4K 189 356
                                    

Sınır: 250 yorum (3000+kelime!)

(Alakasız şeyler geçerli değildir)

Papatyalarıma iyi okumalar;)













Yazardan~

"Majesteleri, önemli husus var"

Jungkook apar topar odaya giren Namjoon ile ayağa kalktığında "Sorun nedir?" diye sormuştu hemen.

Nefes nefese kalan beden elindeki kâğıdı ona uzattığında alıp açmıştı. Raporu okurken kısa özet de geçmişti Namjoon.

"Muran Krallığı 2 sene önceki savaşta sayısız insanı tutsak olarak götürdüler biliyorsunuz. Aldığımız haberlere göre tutsaklar isyan çıkarmış ve ülkenin tarım yerlerini aleve vererek ülkelerine dönmek için kaçmışlar"

Savaşı hatırlamak Kralın kalbinin sıkışması için yetmişti. Çehresi sert ifadeye çoktan bürünürken "Tutsaklar içinde halkımdan kişilerin olduğunu biliyor, cesaretlerini taktir ediyorum. Geldikleri an hepsini ev ve tarım işleriyle ilgilene bilecekleri topraklar verin. Kadınlar ve çocuklara her ay altın verilsin. Aynı şekilde çocukları okuma yazma öğretmek için özel muallimler tutun. Sadece Jeon halkından olanlar değil, ülkemize sığınan diğer yabancılara da izin verilsin" demişti.

Hüzün tüm kalbini ele geçirmişti. 2 sene önce hayatı boyunca unutmayacağı bir yıkım yaşamıştı. Gözleri önünde ülkesini yıkmaya çalışmıştılar. Eğer keskin zekası, güçlü ordusu olmasaydı çoktan savaşı kaybetmiştiler.

Ama dün gibi hatırlıyordu. Kan gölü olan toprakları, kadınların ve çocukların çığlıklarını. Bir sürü insanın tutsak olarak götürülmesine engel olamayışlarını. Muran Krallığı savaşta kaybedeceğini anlamış, ama geri çekilmeden önce bir çoğu insanı ailesiz bırakmıştılar...

Kimisi sevdiğinin cansız bedenini toprağa vermiş, kimisi cansız bedenine bile bulamamıştı. Jungkook bu yüzdendir ki, kendini yetersiz bir kral olarak görmüştü. Halkına bakarken yüzü utancından eğiliyordu.

Zaten bu savaştan sonra halk onu istemediğini ülke içi isyanlarla duyurmuştu. Defalarca kez bu savaş yüzünden su-kasta uğramış, bir Veliaht veremediği gerekçesiyle aşağılanmıştı.

"Tamam Kralım"

Namjoon saygıyla eğilip odadan çıktığı sırada kapıdaki nöbetçi girmiş, "Majesteleri, Kral Jimin'in arkadaşı sizinle görüşmek istiyor. Önemli hususmuş" dediğinde kaşları çatılmıştı.

Nedenini olduğunca merak etmişti. Bunu inkar edemezdi. Çünkü Alexander gerekmediğince onunla konuşmuyor, hatta diyaloğa girmemek için hep kaçıyordu. Bunun çok iyi farkındaydı.

İzniyle hemen içeri alındığında onun yüzündeki pişkin sırıtış iyi şeylerin olmayacağının habercisiydi. İstifini bozmadan karşısında eğilen Alfa'ya "Dinliyorum seni" dediğinde başını kaldırmıştı Alexander.

"Size bir şeyin müjdesini vermek istedim"

Bu müjdeden hoşlanmayacağı aşikardı. Yine de yüzüne kondurduğu hafif tebessümle "Nedir bu müjde?" diye sormuştu. Elleri arkasında birleşmişken karakterine uygun olmasa dahi üstün olduğunu gösteriyor, gövde gösterisi yapmaktan çekinmiyordu bu Alfa'ya karşı.

Onunla bir husumeti yoktu. Kavgası dahi olmamıştı. Ne zaman karşılaşsalar Alexander saygıyla onu selamlamış veyahut saray içinde yanlış hareketini görmemişti. Sadece Omega'sına bir başkasının aşık olduğu gerçeği hem kendini hem Alfa'sını öfkelendiriyordu.

Noemí JikookWhere stories live. Discover now