lafügüzaf

13.4K 541 72
                                    

"Sandığın gibi değil geçmiyor

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Sandığın gibi değil geçmiyor."

Lafügüzaf, Gökhan Türkmen

&

"Anladın değil mi?" Diye sordum kağıtları düzeltip masaya koyarken. Kantindeydik, masaların birine oturmuş ona ne yapması gerektiğini anlatıyordum. Öğlen arasında olduğumuz için kantin boştu, çoğu kişi yemekhaneye gitmişti. Bizse önümüzde Enes'in aldığı kahvelerle oturmuş sohbet ediyorduk. Sohbet?

Sonuçta ona bir şeyler anlatıyordum. Sohbet sayılırdı. Dikkatle beni dinlemiş, ufak tefek sorular dışında lafımı bölmemişti. Sorumdan sonra başını iki yana sallamış ve arkasına yaslanmıştı.

"Maça gitmeyecek misin?" Dedim pencereden görünen kalabalığı göstererek. Yanlış hatırlamıyorsam, genelde perşembe günü öğle arasında on ikiler sürekli maç yapıyordu. Resmî bir şey değildi ancak, eğlencesine oynuyorlardı. Ve Enes'i her zaman orada görüyordum, adını bilmesem bile o zamanlar.

"Yorgunum bugün," dedi derin bir nefes alarak. "Dersler yoruyor."

Anlayışla başımı salladım. "Denemeler daha çok yoruyor."

"Siz de giriyorsunuz değil mi denemelere? Unutmuşum." Gülerek söylediği şeye gülümsedim.

"Sizinle eş değer şekilde." dediğimde sohbetin bittiğini düşündüm çünkü ikimiz de susmuştuk. Sınıfta gitmek istemiyordum, gidip ağlamak istemiyordum. Biraz da olsa kafamı dağıtmak, başka şeyler konuşmak istiyordum.

"Ne istiyorsun?" boğazını temizledi. "Bölüm, üniversite falan..."

"Koç istiyorum, yani zor ama liseye geçtiğimden beri istiyorum." Dediğimle beraber ciddi misin der gibi baktı bana. "Öyle bakma," diye mırıldandım. "Hep özel üniversite istemişimdir."

"Neden? Yani devlet üniversiteleri de iyi. Boğaziçi? ODTÜ? İstanbul Teknik?"

"Sebebi yok, sadece istiyorum yani. Öyle dediğime bakma, bok kazanırım Koç'u." Güldüm ve biten kahve bardağını alıp ötedeki çöpe fırlattım. Küçüklüğümden beri Koç kazanan insanların yurt vloglarını izlemiş, bir gün ben de çekeceğim diye umutlanmıştım. Oysa Koç üniversitesini araştırmamıştım bile, adım kadar emindim orayı kazanmayacağıma.

"Bölüm olarak?" diye sordu o da bitmiş kahve bardağını çöpe fırlatırken. Ellerimi çenemin altına koydum. O sırada gelen gülüşme sesiyle başımı kantinin girişine döndürmüştüm. Yine ve yine, o. Yanında arkadaşları vardı, yine beraber takılıyorlardı. Onlar da bugün maça gitmemişlerdi. Ben onlara bakarken aralarından biriyle göz göze geldik, anlıktı. O da ben de bakışlarımızı çevirdik.

"Her gün değişiyor." dedim gülümseyerek. "Bugün ekonomi okumak istiyorum ama yarın gemi mühendisliği olabilir. Durum karışık yani." dediğimle beraber çok sesli olmayacak bir kahkaha attı. Çene gamzesi daha da ön plana çıktı o sırada. Gülümsedim ve arkama yaslandım.

"Sen?" diye sordum. "Sen ne istiyorsun?"

"Sence?" dudaklarını birbirine bastırdı. Gözlerimi kıstım, onu inceliyormuş gibi yaptım. Bu hareketime güldü, ellerini masanın üzerine çıkardı.

"Boğaziçi yazılım." Bana garip bir bakış attı. "Ne bileyim ya ben, falcı mıyım?"

"Yurt dışı istiyorum, İsviçre sanırım. Ayrıca siyaset, yazılım ne alaka kızım? Ben kim, yazılım kim?"

"Bu arada," dedim gülerek doğrulduğumda. "Ağır yanılıyorsun. Kendini hiç dışarıdan gördün mü? Tam bir sayısalcısın. Nasıl eşit ağırlık olabilirsin aklım almıyor?"

"Vay be, nasıl görünüyorum anlatsana."

Kahkaha attım bu dediğine, kahkahamla beraber gelen gelen sesle ikimiz de o tarafa döndük. Az önce gelen arkadaş grubunu, ki bunlar o ve arkadaşları oluyor, gördük. Yere düşen telefondan gelmişti ses, o eğilip telefonu alırken göz göze geldik. Gözlerimi ondan hızlıca çekip telefona baktım. Iphone 12, olduğu gibi fayans zemine düşmüştü ve cam olan arka tarafı paramparça olmuştu. Gözlerim şokla açıldığında, görgüsüzlük yaptığımı düşünerek hızlıca bakışlarımı çektim. O sırada kapüşonlu çocuğun telefona kısa bir bakış atıp cebine koyduğunu gördüm.

Ben olsaydım ağlamaya başlamıştım bile.

Ancak o ben değildi ve düşürdüğü telefon onun için bir hiçti.

"Az önce yere Iphone 12 düştü." dedim Enes'e kısık sesle. Dediğimle beraber gülümsedi. Ben de gülümsedim.

O gün, abimi kaybettiğimden yana bir hafta geçmişken ilk kez o gün, öğle arası gülerek sohbet etmiştim. İlk kez aklıma gelmemişti, ilk kez rahatça konuşabilmiştim. Oysa kalbim sızlıyordu. Her güldüğümde, her konuştuğumda kalbim sızlıyordu.

O gece de kalbimin sızısıyla uyumuştum, birsürü kabusla geçmişti gecem. Hatta kabuslar öyle derindi ki, normal bir zamanda gelen tek mesajla uyanırken o gece uyanmamıştım.

&

bulutkoc: dalga mı geçiyorsun sen
03.24

bulutkoc: kızım sen var ya
03.26

bulutkoc: neys
03.26

bulutkoc: amk böyle işin
03.48

&

Bu Kekre Dünyada|| yarı textingWhere stories live. Discover now