aşk vs nefret

9.7K 436 67
                                    

"İkimiz için en zor şey birbirimizi anlamak

Ups! Ten obraz nie jest zgodny z naszymi wytycznymi. Aby kontynuować, spróbuj go usunąć lub użyć innego.

"İkimiz için en zor şey birbirimizi anlamak."

&

Arabanın içini dolduran sözsüz müzikle ve onun kokusuyla iyice mayışmıştım. Başım cama yaslıydı, gözlerim kapalıydı. Uyumamak için direniyordum. Hiç konuşmamıştık yaklaşık 20 dakikadır. Dudakları mühürlenmiş gibiydi, dümdüzdü. Gözleri yine hafifçe kısılmıştı, kaşları çatılmıştı ve ıslak saçları biraz olsa kurumuştu. Hala beyaz tişörtüyle olduğundan büyük ihtimalle hasta olacaktı, klima açık olmasına rağmen. İki eli de direksiyondaydı ve dikkatlice araba sürüyordu.

Onu hiç araba sürerken görmemiştim, ara sıra okul çıkışları arabaya atlayıp çıkıp gittiğini biliyordum sadece.

Yaşını da bilmiyordum, ehliyeti var mıydı onu da bilmiyordum. Bildiğim tek şey ehliyeti olmasa da sorun olmayacağı, araba sürmeyi çok iyi bildiğiydi. Eğer ki bilmeseydi beni bu arabaya bindirmezdi çünkü. Ayrıca on sekiz olduğunu düşünüyordum, hazırlık da okumuştuk çünkü.

"Kaç yaşındasın?" diye mırıldandım. Başını iki saniyeliğine çevirip uyuma moduna giren bana bakmıştı, dudağının kenarı hafifçe kıvrıldığında önüne döndü.

"On sekize gireli bir buçuk ay falan geçti. On dokuz ocak."

"Ya," dedim son harfi uzatarak. Sesim kısık ve yorgundu. "Oğlakmışsın."

"Burçlara mı inanıyorsun?" diye sordu kıkırdayarak. Gülerken ses tonu ne kadar da güzeldi...

"Hayır," esnedim. "Sadece söylemek istedim."

"İyi yapmışsın." dedi hala gülümserken. "Sen hangi burçsun?"

"Burçlara mı inanıyorsun?" dedim onun gibi, gülerek. "Balığım ben."

"Bakayım bi sana," diyerek kırmızı ışıktayken dönüp bana baktı. Ama öyle değil, vücudunu çevirdi ve dikkatlice izledi yüzümü. "Balık gibisin zaten," diye mırıldandı, dalgın bir sesle.

"O ne demek öyle?"

"Öyle işte." dedikten sonra önüne dönmüştü, kısa süre sonra ise yeşil ışık yanmıştı.

Ben uykuyla uyanıklık arasında gidip gelirken o sessizce arabayı sürmüştü. Arkada sürekli olarak insanı hüzne boğan şarkılar çalıyordu, bir ara yine sigara yakmıştı. Camı açmıştı ve üşümemem için üzerime polarını atmıştı.

"Geldik," dedikten sonra kemerini çözdü ve üzerime doğru eğildi. "Şevval," dedi gözümün önündeki saçı elinin tersiyle okşarcasına çekerken.

"Tamam," dedim sadece ama neye dediğimi bile bilmiyordum. O doğrulup kapıdan çıkarken telefonu da eş zamanlı çalmıştı. Kendime geldiğimde toparlanıp polarını da aldım ve dışarı çıktım. Hala telefonla konuşuyordu, kapının çarpma sesiyle bana doğru dönmüştü.

Bu Kekre Dünyada|| yarı textingOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz