doğadaki renklerim hep sana

1.1K 116 27
                                    

"Dönülmüyor aşk, binince inada

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Dönülmüyor aşk, binince inada."

&

Tamam, diyorum her seferinde kendime. Tamam ya Şevval, bak bitti, diyorum. Ağladın, çok ağladın, mahvoldun, dağıldın ama bak toparladın. Öyle her sabah olmayacak sandığın gecenin bir şekilde sabahı oluyor. O gün doğuyor, senin gözyaşların kuruyor.

Öyle kolay falan da değil ama bir şekilde oluyor.

Toparladım sanmıştım. Gerçekten. Abimin ölümünden sonra biraz da olsa toparladım sanmıştım bir şeyleri. Keyfim yerine diye kandırıyordum kendimi. Değildi ama. Hiçbir şey yerli yerinde değildi. Dün gece içim dışıma çıkana kadar ağladığımdan, kolayca diyebiliyordum toparlayamamışım diye. Toparlayamamıştım. Almıştım bütün dağınıkları, halının altına süpürmüştüm.

Ertele, ertele, ertele.

Geç de olsa çıkıyor ama değil mi karşına?

Çıkıyor işte, tek nefesle yerle bir oluyor insan.

Ama Bulut'la öyle değildi. Ona kusmuştum ben içimdeki ona dair tüm zehirleri. Panzehiri ondaydı çünkü. Tek bir sır, tek bir gizlenmiş bir şey kalmamıştı benim tarafımdan. Çünkü ben, zehir içimde, söyleyeceklerim dilimin ucunda devam edemiyordum hayatıma. Dilimin ucundakiler beni, içimdeki zehir herkesi zehirliyordu yoksa. Yapmamıştım, bu sefer değil.

Seviyorum seni, demiştim ona. Ne kadar ağır bir cümleydi bu. Ona bu sorumluluğu yüklemiştim.

Seviyorum seni, demişti bana. Ne kadar ağır bir cümleydi bu. Bana sevilmenin sorumluluğunu yüklemişti. Seve seve taşımıştım. Gıkımı çıkarmamıştım, çıkaramazdım, nasıl çıkarabilirdim?

Ben sevilmenin sorumluluğunu taşıyabiliyordum. Onunlayken her şey kolaylaşıyordu çünkü. Sırtımdaki yükün sebebi oydu. Bundan daha güzel ne olabilirdi? Sırtımdaki onca bıçak yarasına rağmen taşırdım yükünü. Sorgusuz sualsiz.

Çünkü onu seviyordum.

Benim bunları yapma sebebim sevmemse, onun yapmama sebebi sevmemesi miydi?

Bir yalan daha mı yani?

Koca koca dağlar, her seferinde, aramızda. Bir yalan, bir uçurum, bir dağ.

Görmüyor muydu gerçekten? Yalanlar aramıza dağlar koyuyordu, aşılmayacak dağlar. Gerçekten görmüyor muydu? Göre göre mi yapıyordu bunu, isteye isteye?

Koca bir sessizlik. Bağırıp çağırmam gerekiyor belki, avaz avaz bağırmam. Avaz avaz susuyorum. Bağırıp çağırması gerekiyor belki, avaz avaz bağırıp kendini açıklaması. Avaz avaz susuyor ama. Beni beynimdeki tilkilerle yalnız başıma bırakıyor.

Çaresizliğimi en çok o biliyor. En çok o çaresiz bırakıyor.

Yutkundum, daha doğrusu yutkunmaya çalıştım. Boğazımda bir yumru vardı, yutkunamıyordum. Acı bir tat vardı ağzımda. Biri sanki kalbime çakmak tutuyordu. Yanıyordu göğüs kafesim, biri su dökse cız edecekti sanki.

Bu Kekre Dünyada|| yarı textingWhere stories live. Discover now