çıkar mı bu yollar ona?

5.3K 242 34
                                    




Aynaya bak Şevval. Aynada gördüğüne bak. Dönüp bir kendine bak ve sor şunu: kaldırabilecek miyim?

Sor şunu kendine, hesaplaş, gerekirse ağla ama bilmediğin bir yola bir kere daha adım atma. Koşarak gitme ateşe, yalvarırım yapma bunu. O ateş seni cayır cayır yakıyor, kül oluyorsun Şevval. Acı biraz kendine. Kimse sana acımıyor. Kimse, etrafındaki kimse.

Annen acıdı mı? Abinin ölümünden sonra sordu mu halini hatırını. Deme, o da çok üzüldü deme. O kendine gelemedi hala, deme.

Abin acıdı mı? Her seferinde gitmek istediğinde bu evden, gittiğinde de, acıdı mı sana? O gün de annenlerle kavga edip çıktığında, düşündü mü seni? Ben gidersem bu kız napar dedi mi? Gecenin ikisinde senin korktuğun o motora binip çekip gittiğinde, ardında kalan seni düşündü mü? Acıdı mı sana?

Tuana acıdı mı? Beraber iki yılını geçirdiğin arkadaşın, gülüp eğlendiğin, tatile çıktığın... Acıdı mı sana çekip giderken? Senin sorunlarını takmazken, sana bağırıp çağırırken acıdı mı sana? Abinin öldüğünü bile çok sonradan öğrenen, bir damla gözyaşı dökmeyen, arkandan konuşan o kız acıdı mı sana?

Bulut. Bulut acıdı mı sana?

Gözümden düşen bir damla yaşla kendime gelip uzun süredir aynaya bakan gözlerimi hızlıca çektim aynadan. İç hesaplaşma bana iyi gelmiyordu işte, her seferinde birini suçlamam gerekiyordu. Biri suçlu olsa bile. Yapamıyordum ama ben, insanların günahlarını unutamıyordum. Unutup devam edemiyordum. Tam da bu yüzden en iyi yaptığım şeyi yapıyor uzaklaşıyordum hayatlarından. Bazılarından sessiz sedasız, hiç gelmemişim gibi. Bazılarından ise hiç uzaklaşamıyordum.

Bulut'tan, evet.

Naz ile acılı bir konuşma yapmıştık, dün gece davlumbaz ışığında, onların evinde. Naz'ın doğum gününü boktan meselelerle mahvetmeye hakkım yoktu oysa. Sena ile konuşmak belki daha mantıklıydı, ilk başta. Ancak Sena Bulut'tan nefret ediyordu, tam anlamıyla. Her seferinde nefretini kusmaktan da çekinmiyordu, her şeyde onu suçluyordu, uçan kuşun sorumlusu yapıyordu Bulut'u. Ben de öyle. Burası önemli değil. Bu sebepten Sena ile sağlıklı bir konuşma yapamayacağımızın farkına varmış ve soluğu Naz'da almıştım.

Naz mantıklıydı, ilişkiler konusunda. Objektif bir şekilde bakıyordu, çözümler sunuyordu çokça. Öyle de yapmıştı dün gece.

"Naz," demiştim titreyen sesimle. "Ben bir kere daha kaybetmekten çok korkuyorum. Bir kere daha düşmekten."

"Düşe de bilirsin Şevval, bundan korkma. Bulut seni bir kere daha hayal kırıklığına uğratabilir, bunu bilemeyiz ki. O da bilemez. Ama... Bilmiyorum, bunca zamandan sonra adım atması normal de değil. Bir derdi vardır belki, ha? Sana yansıtmak istememiştir. Bu elbette sağlıklı bir düşünce değil, her şeyi seninle paylaşabilmeli. Bir ilişki içerisindeyken-"

"Hayır, Naz. Hayır. İlişki yok, yoktu." diye kestim sözünü.

Gülümsedi. "Vardı. Hep vardı Şevval." nefesim kesildi, yumruk yedim sanki göğsüme. "Sen önce bunu kabul et. Siz öylesine değildiniz, her açıdan."

"Öylesine çekip gidebildi ama," dedim burnumu çekerken. "Veda bile etmedi doğru düzgün."

"Git dedin Şevval." dedi bir gerçeği yüzüme vurarak. Dolu dolu gözlerimi Naz'a çevirdim. "Sen de hazır değildin, onu affedememişken bir iletişim içinde olmaya. En çok sen değildin. Zaten, dediğim gibi, Bulut'un bir sıkıntısı vardı. Eminim bundan. Bilmiyorum, belli ediyordu."

"Nasıl belli ediyordu?" diye sordum anlamayarak. "Yani, onun hep bir sıkıntısı var gibiydi. Kafadan ama, anlarsın ya..."

Hafifçe güldüm, o da güldü bu dediğime. "Sen daha çok onun hatalarıyla ilgileniyordun, kafan onlarla meşguldü. Bulut'a bakınca sadece onları hatırlıyordun. Az hata yapmadı orospu çocuğu ama..." alayla güldü. "Pişmandı, pişman olmasa gelmezdi yanına. Sürekli peşindeydi ya, hani düşünüyorum da şimdi... Hep. Hep peşindeydi. Gözleri olmadığın zaman bile seni arıyordu, sana ulaşamadığında Soner'e yazıyordu bana sorması için. O kadar." dedi bastırarak. O kadar peşindeydi, diyordu bana.

Bu Kekre Dünyada|| yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin