seni de bi görsem'

8.2K 342 53
                                    




"Yemek yemeyecek misin?" diye sorduğunda karşımda ayakta duran Zümra, düşüncelerimden anca sıyrılabilmiştim.

Tarih sınavından çıkmıştım az önce, ilk on beş dakikada çözüp dışarı atmıştım kendimi. Bahçede duvarın kenarında olan bir banka oturmuş müzik dinliyordum. Günlerden pazartesiydi, hafta sonu o kadar hızlı geçmişti ki pazartesi sabahı okul olduğunu unutmuş ve geç kalmıştım okula. Evde hala tek başıma olduğum için beni okula bırakacak bir babam yoktu, taksiyi beklerken de bir dersi kaçırmıştım. Üzerimde okulun polo yaka tişörtü ve siyah bir eşofman vardı. Polar hırkam sınıfta kalmıştı ve gidip geri gelmek gözüme gelmişti. Ayrıca hava o kadar da soğuk değildi, hafif esiyordu sadece.

Aramızda hafif hafif samimiyet oluşan Zümra bankta oturan beni görünce kocaman gülümsemiş ve yanıma koşmuştu. Zümra'ya ısınmıştım, o da bana ısınmış olacak ki en az bir teneffüsü beraber geçiriyorduk tanıştığımızdan beri. Tatlı kızdı, ortak noktalarımız vardı ve sohbetin asla sonu gelmiyordu. Mesela o da Marvel fanıydı, ben de. Bir öğlen arası boyunca güçleri karşılaştırmaya çalışmıştık geçen hafta.

Biz sohbet ederken genelde Taha yanımıza uğruyordu ancak ortak noktamız olmadığı ve o bir sınav öğrencisi olduğu için bizimle kalamıyordu. Selam verip gidiyordu. Bizim de canımıza minnetti. Taha'ya ısınmıştım, iyi çocuktu ancak bu sıralar hiçbir erkekle yakın görünmek istemiyordum. Bu yüzden benden uzak kalması en iyisiydi, o da bunu anlamış bir şekilde hareket ediyordu. Bir ara öğlen arasında beni görünce gelip olanları kafama takmamam gerektiği hakkında kısa ve öz bir konuşma yapmıştı.

"Aç değilim, sen yiyeceksen geleyim seninle." diye cevap verdim Zümra'nın sorusuna. Birazdan öğle arasına girecektik, yemekhanede önden sıraya kapması onun için daha iyiydi.

"Ben de çok aç değilim aslında," dedikten sonra kısa bir süre düşündü. "Spor salonuna inelim mi? Boştur şimdi."

Omuz silktim. "Olur, gidelim."

Ayağa kalkıp onun yanında yer aldıktan sonra ikimiz de ağaçlarla çevrili yolda yürümeye başladık.

"Voleybola geri dönmüşsün." dedi gülümseyerek.

"Toparlanmam gerekiyordu, iyi oldu bu ara."

"Yanlış anlamazsan," diye çekinerek bana baktı. "Niye ara vermiştin, bir ay aman aman kısa bir süre değil çünkü. İki maça çıktık."

"Kötü durumdaydım, mental olarak. Devam etsem de verim alamazdım zaten." dediğimde kaşlarını çatmıştı ve sebebini merak ediyordu. Açık açık sormayacağını biliyordum ancak içten içe içini kemiriyordu bu soru biliyordum. Okuldaki çoğu kişinin içini kemiriyordu bu soru. Şevval neden çıktı takımdan?

Takımdaki kilit oyunculardandım çünkü. Smaçlarım sert ve isabetliydi. Genelde karşı takım karşılık veremiyordu ve bu da bize sayı kazandırıyordu. Çoğu sayımızı da smaçtan aldığımızı düşünürsek voleybola ara vermem okul takımı için kötüydü. Okul takımının dışında zaten bir kulüpte oynuyordum, bu da müdür için inanılmaz bir fırsattı. Bu fırsatı kullanmak için de elinden geleni yapıyordu. Dokuzuncu sınıftan beri ana kadrodaydım, hiç yedeklere düştüğüm olmamıştı sakatlıklar dışında.

"Şu an nasıl gidiyor? Eski formunda mısın?"

Bu soruya kendi içimden de cevap veremiyordum. Kısa bir an susmuş ve dudaklarımı ıslatmıştım. "Çok değil," diyebildim.

O da bunu üstelemedi ve anlayışla gülümsedi. "Halledersin."

Öğle arası boyunca spor salonunda voleybol oynadık, bir ara Taha ve Ozan yanımıza gelmişti ve dördümüz yakan top oynamıştık. Taha'nın attığı toplar o kadar sertti ki, gelen topla kaçmaya çalışan Zümra yanıma koşmuştu ve top ikimizi de devirmişti. Kahkahalarımız spor salonunu inletmişti, Ozan bol bol fotoğraf ve video çekmiş bunları paylaşacağını söylemişti. Kıyameti koparan Zümra'ya inat hemen o an paylaşmıştı fotoğrafları. Öğle arasının bitmesine beş dakika kala antrenman için gelen basketbol takımının antrenörü bizi kovmuştu.

Bu Kekre Dünyada|| yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin