6. Bölüm YAPRAK DÖKER BIR YANIMIZ,BIR YANIMIZ BAHAR BAHÇE

502 41 18
                                    

Gözlerim kocaman olmuştu korkudan.
Ilk şoku atlattıktan sonra ne oldu neden durduk dedim nefes nefese.

Savrulup bir yere çarpmayayım diye heralde. Yusuf'un sol eli göğsümün üzerinde.Benim şaşkın bakışlarımı görünce elini hızla çekti.

-Çok özür dilerim dedi. Birşey yola atladı çarpmamak için ani durmak zorunda kaldım. İyi misin?

-Sadece çok korktum iyiyim dedim.

Yine ben eve girip kapıyı kilitleyene kadar bahçeden ayrılmadı.
.
.
.
.
.
Deniz inip eve vardığında Yusuf kendi kendine güldü. "Ne güzel Yusuf dedi öyle bee".

Daha önce hiçkimse ona ismiyle bu kadar güzel seslenmemiş gibi hissetti.

Adını Deniz'in ağzından duymak bile bütün vücudunu kilitlemiş frene basmıştı aptal gibi. Deniz'in bedenine ilk defa dokunmanın sarhoşluğu içindeydi.
.
.
.
.
.

Günlerim okul ev ve konak arasında hızla akıp gidiyordu. Konaktakiler sanki ailemin bir parçası olmuş gibiydi.

Dizdar Yusuf ve kızlar sıklıkla bir araya gelip vakit geçiriyorduk. Yusuf en büyük yardımcım olmuş başım ne zaman sıkışsa hep yanı başımda olmuştu. Kızlara nasıl abilik ediyorsa banada öyle davranıyordu.

Onunla her konuda sohbet edebiliyor rahatlıkla içimi dökebiliyordum.

Mehmetle nasıl tanıştığımı onun Yezdasının başına gelenleri bile konuşabiliyorduk.

Minik çalıkuşlarıma öyle alışmıştım ki haftasonları onları özlüyordum.
Tenefüslerde bile ayrılmıyor birlikte oyunlar oynuyorduk.Bütün çocuklarımın mizacını artık ezbere biliyordum.

Bir kişi hariç. Halil okuma yazma konusunda asla çaba göstermiyor, beni dinlemiyordu. Çoğu zaman ödevlerini yapmıyor muhakkak eşyalarını evde unutuyor. Beslenme saati için hiçbirşey getirmiyordu.

Babasıyla defalarca konuştum bir doktora görünmesi gerektiğini otizmden şüphe ettiğimi dile getirdim.

Ama ailesi çok büyük tepkiler veriyor kovar gibi kapıdan gönderiyordu.

Sonra birde Azad ağanın karısı Yiğit ve Yağız'ın annesi Yezda dikkatimi çekiyordu. Çok güzel çok naif bir kadındı. Asla gülmüyor ve konuşmuyor çocuklar hakkında konuştuğumuzda sadece dinliyordu.

Berdelle evlendirilmeseydi Yusufla ikisi belki çok mutlu olurlardı diye düşündüm.

Havalar soğuyup köye ilk kar yağdığında müdür hizmetli olmadığını her öğretmenin sobasını kendisi yakması gerektiğini söyleyince çok şaşırdım. Asla beceremediğim birşey varsa soba yakmaktı şu hayatta.

Ev içinde bir soba edinmem lazımdı ki onuda Yusuf ve Zelal Hanım benden önce akıl etmiş Bekir abi getirip kurmuştu.

Minik çalıkuşlarımın anne babaları sıcak ekmekler çörekler yöresel yemekler getiriyorlar evlerine davet ediyorlardı. Çocuklarım kadar anne babalarınıda sevmiştim. Azad ağa ve Halil'in babasi hariç.

Halil sınıftaki arkadaşlarının çok gerisinde kalıyordu. Okuma yazmayı başaramayan tek o kalmıştı. Buna bir çözüm bulmak lazımdı ama nasıl?

Sağlık ocağındaki hekime durumu anlatıp şüphelerimden bahsedince Mardindeki bir hekim arkadaşından randevu alabileceğini söyledi. Babasını buna ikna etmem imkansızdı.

Bu yüzden çocukları öğretmen arkadaşa emanet edip İbrahim Bey'den izin alarak gizlice hastaneye götürecektim Halil'i.

İbrahim Bey "babasının izni yoksa benimde müsadem yoktur" desede dinlemedim.

BİR GARİP ÇALIKUŞUWhere stories live. Discover now