16.Bölüm ♠

5.9K 339 21
                                    

[ Multimedia Savaş ]

16. Bölüm°

-İpek-

Sendeleye sendeleye hızlıca odadan çıkarken, acımı arka plana attım ve gidebileceğim en hızlı şekilde kendi odama geçtim.
Bu sırada Ebru ablanın ne olduğunu sormasına, ayağımın ağrıdığını söylemiştim.

Niye böyle davranmıştı ki şimdi. Sanki kazanın sebebi benmişim gibi.. Asıl suçlu o değil miydi? Ben ona yola bak dedikçe, o bana bakmaya devam etmemiş miydi?

Dişlerimi sıkarak yatağa uzandım ve bir süre Emir'in sözleri, bir süre de canımın acısı için ağladım.
Artık çok sıkılmıştım.. herşeyden. Ama en önemlisi, sürekli kalbimin kırılmasından sıkılmıştım. Kötü bir insan değildim. Sadece... biraz çabuk kapılıyordum karşımdaki insana. Elimde değildi ki.. Emir'e de kapılmıştım işte. Ondan da hoşlanmıştım. Ve sonuç olarak aynı cevabı almıştım. Kalp kırıklığı.

Sadece fiziksel olarak acı çekmiyordum şuan. İçimde de vardı bir şeyler.
Aşk acısı mıydı? Hayır. Ben Emir'e aşık olmamıştım ki. Hoşlanmıştım sadece. Hoşlanma acısıydı bu çektiğim.

Biraz sonra Simge geldi yanıma. En çokta o ağlamıştı sanırım. Gözleri şişmiş ve kızarmıştı. Arya'da gelip oturdu yatağımın ucuna. Ne kadar üzülmüştü hepsi. Ben bu kadar değersizken, onlar nasıl sevebiliyordu beni bu kadar. Sarılmak istedim hepsine. Sıkı sıkı .

Arya'nın kahverengi gözleri bana döndüğünde gülümsedim. Aramızdaki tek kahverengi gözlü o'ydu. Bundan hep şikayet ederdi. Renkli gözlü olmak isterdi. Ama kendi gözlerinin farkında değildi. Uzun kirpiklerinin arkasından ne kadar güzel göründüklerinin farkında değildi.
Aslında hepimiz çok iyi bir hayat yaşıyorduk. Berbat geçti dediğimiz günler bile bazı insanların gülüp geçebileceği türdendi... Arya, doğduğunda şanssızdı. Annesi, o daha iki yaşındayken ortadan kaybolmuştu. Babasını ise hiç bilmiyordu zaten. Gerçi annesi de bilmiyormuşta.. neyse. Sekiz yaşına kadar anneannesinde kalmış, kadın ölünce esirgeme yurdunda kalmaya başlamıştı. On beş yaşında yurttan kaçınca bir daha geri dönmemiş, o yaşta hayatta kendi ayakları üzerinde durmaya başlamıştı.

İkiside gülümseyerek bana bakarken kollarımı uzattım ve ikisinde gelip bana sarılmasını bekledim.

Ve bir de kendime bir not ekledim;
Siktir et hoşlanma acısını. Ne gerek var gereksiz şeylere üzülmeye.

***

Pınar çıkış işlemlerini yaparken, Simge ve Arya giyinmeme yardım ediyordu. Ağrılarım hala devam ediyordu ve bileğimin üzerine basamıyordum.
Çok sıkıcıydı. Canım acımasın diye iki aylık bebeği giydiriyormuş gibi davranıyorlardı.
Son olarak Simge saçlarımı at kuyruğu olarak topladı ve beni ayağa kaldırdı. Ayağa kalkınca başım istemsiz olarak yere indi ve ayaklarımla karşılaştım. Bir ayağımda ayakkabı, diğer ayağımda hastane terliği vardı. Ne yapalım, artık bir süre böyle idare edecektik.

"İpek, Emir uyandığında sürekli seni sordu. Ondan önce uyandığını söyleyince, bir daha sormadı. Alındı sanırım. Hani ondan önce uyandın ya."

Simge'nin odadan çıkarken söylediği bu şeyler normalde heycanlanmamı sağlardı ama şuan sadece vicdan azabı çekmemek için sorduğunu biliyor, biraz daha üzülüyordum.

***

- Arya -

Kapıdan içeriye girerken Simge geri çekilmiş, İpek tüm ağırlığını bana vermişti. Şu minik, zayıf, narin bedenime bu kadar yük fazla değil miydi?

Komşum DengesizWhere stories live. Discover now