Bölüm Altı

229 10 0
                                    

Asude Şekerci...


"Tamam Gamze. Evrakları geldiğinde getirirsin. Ben bugün biraz erkenden çıkacağım. Hasan Bey ile görüşüp ödeme konusunu hallederim. Görüşürüz." dedikten sonra telefonu kapadım.

Biraz mola versem iyi olacaktı. Tüm gün boyunca neredeyse aralıksız çalışmaktan beynimdeki sinirlerin yanmaya başladıklarını hissediyordum. Kupamı aldıktan sonra eskiden boş olan, ama artık Berra ve yeni elemanımızın bulunduğu odanın kapısını tıklattım. Berra'nın sesini duyunca kapıyı açtım. Lale yok gibi görünüyordu. Berra da onun masasına baktığımı fark etmişti.

"Korhan hala eleman bulamadı. Ona yardım etmesi için gönderdim." dedi ben kapıyı kapatınca.

"Senin elemanın olduğunu sanıyorum. Hem o da Korhan'ın yardımcısı olarak gelmemiştir buraya." dedim. O ise derin bir iç çekti.

"Biliyorum, biliyorum. Lale ile bu konuyu konuştuk. En azından eleman gelene kadar. Gerekirse ona fazladan ödeme yaparım. Önemli değil."

"Ama önemli Berra. Neyse, bunları sonra konuşuruz. Hadi biraz oturalım. Ara verelim şu işlere."

"Çok iyi olur. Beynimin göçtüğünü hissedebiliyorum." dedi gülerek. Ardından laptop'unu kapadı. Sonra da kupasını aldıktan sonra beraber odadan çıktık.

İkimiz de kahvelerimizi ve pastalarımızı alıp masaya oturunca, dikkatlice Berra'ya baktım. Bugünlerde bir karın ağrısı vardı. Ama bana ne olduğunu söylemiyordu. Üstüne üstlük bana öyle geldiğini söylüyordu. Hayır, onunla yeni tanışmış birisi olsam dediklerini kabul edebilirdim ama, neredeyse altı yıldır aynı evde yaşadığım için, artık kızın ciğerini biliyordum. Beni kandıramazdı. Ama kandırmaya çalışıyordu. Tam konuşacaktım ki Berra konuştu.

"Bu akşam babanlara gitmiyorsun değil mi?" dedi kahvesinden bir yudum alırken.

"Hayır. Neden ki?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Annem seni özlemiş. Ablam da. Geldim geleli Asude bize hiç gelmedi diyor da."

"Ayıpsın. Gelirim bu akşam." dediğim anda Korhan'ın sesini duydum. Berra da kaşlarını çatarak arkaya dönmüştü.

"O uzun tırnakların ve salık saçlarınla servis yapmayı düşünmüyorsun değil mi? Şu haline bir bak." diyordu. Sinir olmuş gibi görünüyordu.

"Halimde ne varmış?"

"Ver şu elindekileri. Yardımına ihtiyacım yok. Git buradan." dedi Korhan ve kızın elindekileri aldıktan sonra müşterinin yanına gitti. Şaşkınlıkla Berra'ya baktığımda dudaklarını ısırarak masaya baktığını gördüm.

"Korhan niye böyle yaptı ki şimdi?" dedim şaşkınlıkla.

"Titizlik hastalığı. Tamamen unutmuştum Asude." dedi telaşla. Lale de yanımızdan hızlıca geçip yukarı çıktı. Korhan ve her zamanki kazmalığı diye geçirdim içimden. Tam konuşacaktım ki Berra kupasını masaya bıraktı.

"Lale'nin yanına gitsem iyi olacak. Korhanla da konuşurum. Görüşürüz." dedi ve hızlı adımlarla yukarı çıktı. Ben de kahvemi bitirmiştim ki kapı açıldı ve içeri Cüneyt girdi.

Onun buraya gelmesini beklemiyordum. Kabul, Berraların yanına gitmeden önce biraz görüşecektik. Ama bana buraya geleceğini söylememişti. Hazırlıksız yakalanmıştım. Yine de gülümsemeliydim. Gelmesinin üzerimde kötü bir etki yarattığını düşünmesini istemiyordum çünkü. Önünde durunca gülümseyerek ona baktım. Şaşırmış gibi dursa da gülümsemesini eksik etmemişti yüzünden. Sonra eliyle ensesini kaşıdı. Şimdi mahcup görünüyordu.

Bir Kitapçı Dükkanı... Where stories live. Discover now