Bölüm On İki

193 11 0
                                    

Asude Şekerci...

Büyük gün sonunda gelip çatmıştı. Aşkımızın geçmesi gereken bir sınavı vardı bugün. Dahası bu sınav birbirinden zorlu iki basamakla başlayacaktı. Kardeşlerim bu sınavın birinci basamağını oluştururken, babamlar sınavın ikinci basamağıydı. Gergindim. Daha önce hiç olmadığım kadar. Korkuyordum. Babamların onu sevmemelerinden, ilişkimize onay verrmemelerinden korkuyordum. Evet, şu anda resmen bir ergen gibi konuştuğumun farkındaydım. Kardeşlerimin ondan haber olması, onunla ciddi ciddi bir yola girdiğimizin resmiydi. Bundan mı gergindim? Onunla bir yola çıkmış olmaktan dolayı mıydı bu yay gibi olmuş sinirlerim? Bilemiyordum. Düşünmek de istemiyordum. Ama babamların onu sevmesi benim için çok önemliydi. Gerçi onlardan önce kardeşlerimin sevmesi gerekiyordu ya, neyse.

Oturduğum masadaki düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan şey Korhan'ın sesi olmuştu. Onun gözlerine baktığımda kaşlarından birisini havaya kaldırmış, 'Hayırdır?' der gibi yüzüme bakıyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra tepsideki çayı aldım. İçine şeker attıktan sonra karıştırmaya başladım.

"Gerginlikten ne yapacağını şaşırmışsın Asude." dedi Korhan neşeli bir şekilde. Ona verdiğim tepki ise ufak bir homurtu olmuştu. Aslında haklıydı. O kadar gergindim ki Hasan Bey'i arayıp onun hesapları yerine yanlış hesap hakkında bilgilendirme yapmıştım. Dahası, çekmem gereken bir sayfa fotokopiyken, sürekli fotokopi çektiğimi unutmuş, bu yüzden de bir sayfa bana on sayfa olmuştu. Bundan sonra da Gamze ve Berra benim bugün paydos etmemin herkes için en iyisi olacağını söyleyerek, beni aşağıya, Korhan'ın yanına postalamışlardı.

"Sana da eğlence çıktı." dedim masaya bakarak. Korhan'ın güldüğünü duydum. Sonra tekrar ona baktığımda telefonuyla ilgilendiğini gördüm. Adamdaki rahatlık beni benden alıyordu. Ben burada aşkımın sınavını nasıl vereceğimi düşünürken,beyimiz uygulamalar arası mekik dokuyordu. Aman ne güzel.

"Ne yapıyorsun sen telefonla?" dedim sinirlenerek. Korhan da şaşkın bir ifadeyle bana baktıktan sonra telefonunu masaya bıraktı.

"Sence ne yapıyordum?"

"Ben burada gerginlikten ne yapacağımı bilemeyeyim,sen telefonla ilgilen."

"E ben ne yapayım Asude?" dedi Korhan. Şaşkınlığı daha da artmıştı.

"Bana tavsiye verebilirsin. Her şey düzelecek Asude diyebilirsin."

"İşin içinde Altan ağabey varsa, o kadar kesin şeyler diyemem." dediğinde omzuna vurdum. Adamdan tavsiye istiyordum. O ise benim katsayısı yükselen sinirimi daha da yükseltiyordu.

"Çok güzel tavsiyeydi. Sağ ol Korhan." dedim sinir olmuş bir şekilde.

Korhan da tekrar telefonuyla ilgilenmeye başlamıştı. Ondan hayır gelmeyeceğini anlamıştım artık. İşin kötüsü haklıydı. Altan ağabeyim en ufak bir olumsuzluk görürse, ömür boyu bunu başıma kakacaktı. Evet, her şeyime karışmazdı. Ama karıştı mı da Ahmet ağabeyimden geri kalmazdı. Ne yapacaktım?

Sonra aniden beynimin mantıklı yanı tekrar baskın olmaya başlamıştı. Yani Cüneyt'i söyleyebilmişsem, bunları göze almışım demekti. Ayrıca bunu söyleyebilmişsem, Cüneyt'in olumsuz bir şeyini de görmemişim demekti. Bu yüzden gergin olmama gerek yoktu. Sakin olmalıydım. Öküzün altında buzak aramaya gerek yoktu. Bu gece gayet güzel geçecekti. Kardeşlerim evleneceğim adamı seveceklerdi. Ve mutlu son. Şimdilik.

Telefonumun çalmasıyla Cüneyt hakkındaki düşüncelerim bölünmüştü. Kendimi akşamki yemeğe o kadar çok kaptırmıştım ki, telefonun sesini duyduğumda yerimden sıçramıştım. Baş parmağımı dişime götürüp yukarı kaldırdıktan sonra telefonuma bakabildim. Yengem arıyordu. Bir şey mi olmuştu? Altan ağabeyim huysuzluk mu yapıyordu? Bu kadın niye arıyordu ki beni?

Bir Kitapçı Dükkanı... Where stories live. Discover now