Bölüm Otuz Altı

107 5 0
                                    

Hale Türker...

Bir Kitapçı Dükkanında yeni aldığım kitabımla masada otururken Tamer neşeli bir şekilde yanımdaki sandalyeye oturmuştu. Bense hafif sıkkın bir şekilde elimde tuttuğum kitabı yavaşça masanın üzerine bırakıp ona gülümsemeye çalışmıştım.

"Yeni bir kitap alınmış. Yeni alınmış bir kitap heyecan vericidir, belirsizliğin verdiği tedirginliği de barındırır. Bu yüzden birazdan ben de yeni kitap almak istiyorum."

"Almalısın." demiştim sadece.

"Peki önerebileceğin bir kitap var mı?"

"Kendin bakman daha iyi olur bence."

"Sanırım haklısın. O zaman neyin olduğunu söyleyebilirsin." dediğinde irkilmiştim. O kadar dalmıştım ki Tamer'in gittiğini düşünmüştüm.

"Bir şeyim yok." dedim hemen. Tamer ise tek kaşını kaldırarak bana bakıyordu. O anda bana inanmadığını anlayabiliyordum. Ama elimden gelen bir şey yoktu. Bu yüzden başımı yere doğru çevirmiştim.

"Mezuniyete gitmeyeceğim." dedim bir çırpıda. Beklediğim şey sessizlik değildi. Bir süre sonra bu sessizlik dinmeyince başımı çevirip ona bakmıştım. Masada oturuyordu. Kaşları çatılmıştı ve kasılmış bir çeneyle karşımda oturuyordu.

"Neden?" dedi benim ona baktığımı gördüğünde. Umursamıyormuşum, içim acımıyormuş gibi omzumu silkmiştim.

"Bir anlamı yok."

"Nasıl anlamı yok? Bunca yıllık emeğinin karşılığını alacaksın. Bir daha bunu yaşayamayacağının farkında mısın?"

"Farkındayım."

"Neden bunu istiyorsun?"

"Efe.." diyebilmiştim sadece. Onun Ece ile geleceğini duyduğum anda oraya gidemeyeceğimi biliyordum. Evet, Efe'ye olan hislerim büyük ölçüde gitmişti. Ama yine de hiçbir şey olmamış gibi onların yanında olamazdım. Hiçbir şey olmamış gibi eskiden sevdiğim adamı arkadaşımla beraber olduğu için tebrik edemezdim. Bu kadarını yapamazdım. Tamer'in yüz ifadesi değişmişti şimdi. Sıkkın bir şekilde yüzüme bakıyordu.

"Hala onu seviyor musun?" dedi usulca. O anda kaşlarımı çatarak ona bakmıştım.

"Hayır. Yine de bunu yapmak istemiyorum. Eskiden ona karşı hislerim vardı. Bunu inkâr edemem."

"Evet, edemezsin."

"Hiçbir şey olmamış gibi yapamam. En azından kendim için bunu yapamam."

Tamer ise bir şey demeden yüzüme bakıyordu. Bir süre sonra sandalyesine yaslandı ve sıkkın bir şekilde etrafına bakınmaya başlamıştı. Ne düşündüğünü anlayamıyordum. Neden susuyordu? Neden bir şeyler söylemiyordu? Onun suskunluğu karşısında ben de susmuştum.

"Bir şeylerden feragat etmek için fazla gençsin Hale." demişti en sonunda.

"Ben buyum, oraya gitmesem de olur."

"Hale, bir daha bu yaşında olmayacaksın, oraya gidemeyeceksin, o duyguyu tadamayacaksın."

"Umurumda değil." dedim hararetle.

"Şimdi değil. Ama beş sene sonra umurunda olmayacağını bilebilir misin? Mezun olduğun zamanları böyle mi hatırlamak istiyorsun? Yaşamına hiç mi saygın yok senin?"

Bir Kitapçı Dükkanı... Where stories live. Discover now