Bölüm On Üç

157 8 0
                                    

Hale Türker...

Sıcak bir Ağustos sabahına merhaba dedim. Alarm çalmadan uyanmıştım. Uzun zamandır alarm çalmadan uyanamıyordum hiç. Ama bu seferki farklıydı. Bugün benim ilk iş günüm olacaktı. Besim ağabey akrabalarımın yapamadığını yapmış, özel bir okulun anaokulu bölümünde staj yeri ayarlamıştı. Hatta ilk günümün şerefine beni oraya götürecekti. Tabii ki Berra ablam bunu duymuştu. Bu yüzden o da gelecekti. Birlikte gelecek olmalarına şaşırsam da,bir yandan da seviniyordum.

Aşırı derecede gergindim. Akşam annem benim söylemlerime dayanamayınca en sonunda bana terliği fırlatmıştı. Ben de ona biraz daha söylendikten sonra odama gitmiştim. Ama hiç uyuyamamıştım. Gece boyu saat başı uyanıp, telefonla saate baktıktan sonra tekrar uyumuştum.

Hazırlandığımda aynada kendime baktım. En azından ortaya çıkan sonuç beni tatmin etmişti. Aşırı resmi giyinmemiştim. Çok salaş da değildim. Besim ağabey çok resmi giyinmemem konusunda uyarmıştı beni. Ben de onu dinlemiştim. Tam o sırada kapı çalındı ve annem yavaşça kafasını uzattı.

"Günaydın... Kahvaltı hazır." dedi gülümseyerek. Beni bu şekilde görmekten hoşlandığını biliyordum. Bu yüzden ona sıkıca sarıldım.

"Ama hiçbir şey yiyesim yok." dediğimde kaşları hafifçe çatılmıştı.

"Olmaz Hale. Bir dolu çocukla uğraşacaksın. Enerji depolaman gerek. Hadi." dedi ve odadan çıktı.

Kendime son kez baktıktan sonra çantamı alıp masaya oturdum. O sırada mesaj sesi geldiği için hemen telefonumu aldım. Besim ağabeyden gelmişti. Yola çıkmışlardı. Çaldırdıklarında çıkacaktım.

"Hale, biraz daha ekmek al." dedi annem ekmek sepetini uzatırken. Ama elimle iterek onu reddettim. İçtiğim çay bile boğazımdan zar zor geçiyordu. Bir de ekmek mi yiyecektim? Tekrar telefonum çalana kadar konuşmadık. Telefon çaldığı anda oturduğum sandalyeden hızlıca kalkıp çantamı aramaya başladım. Annem de telaşım üzerine, oturduğu sandalyeden kalkmıştı.Gözlerini devirerek bana bakarken, bir yandan da aşırı telaşım hakkında söylenip duruyordu. Ama onu dinleyecek halim yoktu hiç. Telefonu bulduğumda arayanın Besim ağabey olduğunu gördüm. Hızlıca annemi öptükten evden çıktım.

Kapımın önünde bir araba duruyordu. Tam tekrar telefonuma bakmıştım ki, arabanın kapısı açıldı ve Besim ağabey dışarı çıktı. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Yanına vardığımda bana arka kapıyı açtı. Onun centilmenliği karşısında nazikçe gülümsedim ve arabaya bindim. O sırada Berra ablamın sesini duydum.

"Hayırlı olsun geleceğin öğretmeni." dedi gülümseyerek. Ben de hem utanıp hem mutlu olurken, onun oturduğu koltuğa yanaştım.

"Teşekkür ederim ablacığım." dedim mutlulukla.

"Yeri Besim'in ayarladığını Asude'den mi duymalıydım?" dedi hafif sitem kokan bir sesle. Bir yandan ona hak veriyordum. Ama o hep Besim ağabey'e gıcıktı. Nasıl söyleyebilirdim ki?

"Ne bileyim. Ondan pek hoşlanmıyorsun ya ondan." dedim aceleyle. O sırada Besim ağabey de arabaya binmişti. Ama Berra ablam onun girdiğini fark etmemişti bile.

"Benim hislerimle ne alakası var? Söylemeliydin Hale. Bir daha bir şey olduğunda senden duymak istiyorum." dedi biraz kızgın bir sesle. Aslında haklı olduğunu biliyordum. Bu yüzden üstelemeden başımı salladım. Karşı çıkmamam onu mutlu etmiş gibiydi. Besim ağabey de bıyık altından gülerken, arabayı çalıştırdı.

"Peki, bu ayarladığın okul, nasıl?" dedi Berra ablam yan yan ona bakarken.

"Özel bir okul."

Bir Kitapçı Dükkanı... Where stories live. Discover now