Bölüm Otuz Yedi

122 7 7
                                    

Berra Sezgin...

Kemal bize gelmişti. Çünkü Asude ile halletmeleri gereken bir işleri vardı. Ben de evde oturmuş elimde defalarca okuduğum 'Piruze' kitabıyla odamda oturuyordum. Kendime verdiğim sözleri hatırlatmaya çalıştı beynim. ' Güleceksin, devam edeceksin, o yokken de vardın.' Bu sözleri reddetti kalbim. 'Gülemiyorsun bile nasıl yaşayacaksın?' dedi bana. Bense cevapsız sorularımla baş başa kalmış bir şekilde öylece kalakalmıştım. Bir süre sonra susadığımı hissedince odadan çıkmıştım. Tam mutfağa yöneliyordum ki Kemal ile Asude'nin konuşması durmama neden olmuştu.

"İnanamıyorum bu nasıl olur?" diyordu Asude. Sesi dehşet içindeydi. Bunun aksine Kemal'in sesi konuştuğunda oldukça sıkıntılıydı.

"Maalesef durum bu. Besim Berra'nın bilmesini istemiyor." dediğinde yanlarına gidip kaşlarımı çatarak onlara bakmıştım.

"Besim neyi bilmemi istemiyor?" dedim sert bir sesle. Asude ise şaşkınlıkla bana bakmıştı. O kadar dalmıştı ki ne ara geldiğimi bile fark etmemişti. Mahcup bir şekilde bir bana bir de Kemal'e bakıyordu.

"Nerede olduğunu bilmeni istemiyor." dedi Kemal en sonunda. Bense anlamamıştım.

"Ben bilmek istiyorum, Nerede?" demiştim. Neden nerede olduğunu bilmemi istememişti? Neden bu kadar zaman arafta kalmama müsaade etmişti? Kemal ise yere bakmıştı. Bir süre hiç konuşmadan öylece yere bakmıştı. En sonunda yeniden konuştuğunda gözlerime baktı.

 En sonunda yeniden konuştuğunda gözlerime baktı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"O hastanede Berra." diyen sesini artık uzaklardan duyuyordum. Ona ne olmuştu? Neden hastanedeydi? İçimde büyümeye başlayan korkuyu duyabiliyordum. Tüm vücudumu kaplayan dehşet hissinden kurtulamıyordum. Sormaya korkuyordum, bilmemekten korkuyordum. Yapabildiğim tek şey korkunun içinde kaybolmaktı. Bir süre sonra Asude'nin kolumu tuttuğunu hissetmiştim. Etrafımdaki seslerin giderek karıştığını duyabiliyordum. Kemal'in bakışları giderek endişeli bir hal almıştı. Ama ben kendimi kontrol edemiyordum.

"Bir aydır hastanede yatıyor. Seni ona götürebilirim." dediğinde sadece başımı sallayabilmiştim. Hiçbir ifade belirtmeden Kemal'i takip etmeye başlamıştım. Vücudum sanki belli bir programa uyuyormuş gibiydi. Beynim hala hareket edebildiğine şaşırırken, içimde giderek büyüyen korkuyu yok etmeye çalışıyordum. Asude arkamdan geliyordu.

Arabada hiç konuşmamıştık. Tek ses radyoda konuşan spikerin sesiydi. Asude ve Kemal sessizdi. Ben sessiz bir fırtınaydım. Tek istediğim deli gibi ağlamakken, yüzümde taş gibi bir ifadeyle, aklımdaki sorularla, kalbimdeki korkuyu kontrol etmeye çalışıyordum. Ona ne olmuştu? Neden bunca zaman sonra haberim olmuştu? Yanına zamanında mı gidecektim? Yoksa tamamen geç mi kalmıştım?

Kendime söylediğim sözleri hatırlamıştım tekrar. Hayatıma devam edecektim. Hayatım Besim olmadan da devam edebilirdi. Ondan önce de yaşıyordum, nefes alıyordum, gülüyordum. Bundan sonra da yapabilirdim. Gülebilirdim, hayatımdan zevk alabilirdim. Bunları Besim olmadan da yapabilirdim. Yalandı hepsi. Kendime söylediğim onca yalan.... Hepsinin palavra olduğunu görebiliyordum artık. Hayatımdan zevk almayı öğreten adam olmadan nasıl her şeyde güzel bir şey görebilirdim? Bana hayatın bambaşka bir yüzünü gösteren adam olmadan, nasıl gülebilirdim? Gülemezdim, sevemezdim biliyordum. O olmadan bunların hiçbirini yapamazdım.

Bir Kitapçı Dükkanı... Where stories live. Discover now